EĞİTİMDE EMPERYAL KUŞATMA
Cumhuriyet ile elde edilmiş olan tüm kazanımların yerle bir edildiği çok hızlı bir süreç yaşamaktayız. Eğitim programları değiştirilmekte, yapılan yeni programlar toplumda tartışmaya dahi açılmadan uygulamaya konulmaktadır. Öncelikle şimdiye kadar yapılanları sıralayalım ki ikinci yazıya konunun kalan kısmını yazalım istedik.
Türk Milli Eğitimi iki ayrı kanaldan aynı anda kuşatılmıştır. Biri ABD üzerinden diğeri AB üzerinden gelen bu dayatmalara biraz dikkatle bakıldığında her ikisinin de ABD kaynaklı olduğu fark edilecektir.
Türk Milli Eğitimine ABD üzerinden kuşatma:
YÖK içerisinde bulunan Dünya Bankası temsilciliği tarafından yürütülmekte olan bu kuşatma ile Amerikan eğitim modeli ülkemize dayatılmaktadır. İdeolojik kılıfı, Amerikalı H.Gardner’in siparişle yazmış olduğu Çoklu Zekâ kuramıdır. Eğitimi piyasa kurallarına göre düzenlerken (eğitimi özelleştirirken/sektörleştirirken) beynin parçalı olduğunu kabullendirmekle başlar, daha sonra bundan hiç söz edilmez. Bilinen çalışmaları üç başlıkta toplanabilir:
Eğitim Fakülteleri: Eğitim fakültelerinde verilen dersler ve öğretmen adaylarının Amerikancı mantıkla yetiştirilmesi bu birimden yönlendirilmektedir. Okulların serbest piyasa ekonomisine kazandırılmasını hedefleyen Çoklu Zekâ Kuramı (neoliberal dünya görüşünün eğitimdeki karşılığıdır) öğretmen adaylarına ders olarak okutulmaktadır.
SPAN Danışmanlık Şirketi: SPAN şirketi Talim ve Terbiye Kurulunun üzerinde tam yetkili olarak çalışmaktadır. Şirketin verdiği direktifler Talim Terbiye Kurulu( TTK) tarafından yerine getirilir. Şirket, Paul Vermeulen, Johan Gademan, Theo Savelkouls ve Marjan Vernooy imzasıyla Temel Eğitime Destek Programı adı altında bir rapor hazırladı (30 Haziran 2004). Müfredatın hafifletilmesi ve ulusal niteliklerinin törpülenmesi, ders kitaplarının buna göre yazdırılması gibi işler YÖK tarafından Hollandalı bu şirkete ihaleyle(!) verildi. Şirketin parası Dünya Bankası tarafından ödenmektedir. Bu para 20 yıl vadeli borç hanemize yazılmaktadır.
CarlBro Şirketi: Danimarka şirketidir. SPAN Şirketinin önerdiği tanıtım, bilinç oluşturma, basın, yayın, konferans gibi işleri düzenler. AB’ye bağlı çalışan Ulusal Ajansla birlikte organizasyonlar yapar. Masrafları Dünya Bankası tarafından ödenmekte ve yine 20 yıl vadeli borç hanemize yazılmaktadır.
Türk Milli Eğitimine AB üzerinden kuşatma:
AB kanalı ulusal müfredatları proje (etkinlik tasarımı) karşılığında para vererek kırmaktadır. Şöyle ki; proje sahibi “Ulusal Ajans” adlı Başbakanlık Devlet Planlama Teşkilatı, Avrupa Birliği Eğitim ve Gençlik Programları Merkezi Başkanlığına başvurur, onay ister. AB, onay alan projeye mali destek verir. Proje sayısına bağlı olarak sınırsız mali destek vardır (bkz.internet sitesi: ua.gov.tr). Bu yolla okullar mali olarak dışarıya bağlanmakta ve ulusal müfredat dışına çıkartılmaktadır. AB üzerinden gelen organizasyonların birer özel isimleri vardır.
1-Sokrates: Genel Eğitim; 7 den 77 ye toplumun tüm birey kurum ve kuruluşlarını kapsar. 2-Leonardo da Vinci: Mesleki Eğitim 3-Youth: Gençlik Sokrates genel eğitim programları kendi içinde şu alt başlıkları içermektedir:
Grundtvig: Yetişkin Eğitimi; belediyeler, dernekler, vakıflar, halk eğitim merkezleri, sendikalar, meslek örgütleri, üniversiteler, hapishaneler, kütüphaneler, müzeler, resim galerileri, cezaevleri.
Minerva: Açık ve Uzaktan Öğrenim ile Bilgi İletişim alanına yönelik programdır. Açık Öğrenim Lisesi, Açık İlköğretim Okulu ve Meslek Lisesi, Teknik Açık Öğretim Okulları.
Eurydice: Avrupa Eğitim Bilgi ağının adıdır. Merkezi Brüksel’dedir. Tüm Avrupa ülkelerinde bu programların nasıl uygulandığını gözlemek üzere kurulmuştur.
Comenius: Hizmetiçi eğitim kursları (Okul eğitim personelinin eğitimi.) Arion ve Lingua (Dil öğretimi ve öğrenimi) alt faaliyetleri vardır. Brüksel merkezli çalışır. Ana sınıfından liseye kadar olan okullar yönelik çalışır.
Erasmus: Üniversiteler arası öğrenci ve öğretmen değişimi, hareketlilik yapar. TÜBİTAK’la işbirliği içindedir. Belirlenmiş konularda birlikte proje üretmeyi hedefler. Örneğin gelir düzeyi ile bağlantılı AIDS, sıtma ve tüberküloz hastalıkları. Erasmus programını eleştiren Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Ramazan Biçer, 20.3.2005 tarihli Cumhuriyet Bilim Teknik dergisinde şöyle demektedir: “Proje yap, para kap. Sistem böyle işliyor. Proje için bir Avrupalı eş bulunacak, sonuçta proje Avrupa’nın olacak. Yani bilgi Avrupa’sına katkıda bulunmuş olacağız. Ancak işin bir başka boyutu ise; bizleri yoksulluk içinde yetiştiren halkımıza hareketlilik sağlamayan Avrupa, biz eğitimlilerin hareketliliğini niçin desteklemektedir? Bundan batıya beyin göçü anlaşılmıyor mu?“
Sokrates programı 25 AB ülkesi ve aday ülkelerini kapsamakta ve bu ülkelerde ulusal müfredatları kırmaktadır. O zaman sorulması gereken sorular vardır: - Sermayenin serbest dolaşımının (küreselleşmenin) önünde Avrupa’da da engeller mi var? - Bu ülkelerde eğitim iyiydi de niçin değiştirilmeye çalışılıyor? - Alman okullarında kuzey-güney farkını nasıl halledecekler? - Portekiz’de devlet okullarında müzik dersi yok, İspanya’da Andaluza bölgesine hiç müzik öğretmeni atanmıyor, Hollanda’da resmi müzik dersi yok. Bu ülkelerde Avrupa standardı nedir?
Laik eğitim yapılan Fransa ile diğer ülkelerin bir sorunu mu var? - Avrupa okul müfredatlarında Türk Milli Eğitimindeki gibi ulusal özellikler mi var? -Tüm Avrupa’da ve Türkiye’de ulusal müfredatlar sermayenin serbest dolaşımı önünde engel mi oluşturuyor? -Macaristan’da müzik ders kitaplarından ulusal marşlar ve kahramanlık şarkıları çıkartılıp yerine Kilise şarkıları neden konuyor?
Tebliğler Dergisinin Şubat 2005 sayısında Eğitsel Kollar Yönetmeliği yürürlükten kaldırıldı, yerine kulüp ve sivil toplum kuruluşlarıyla proje çalışma ve danışman öğretmenlik getirildi.
Pilot okullara Mart 2005’de öğretmenler için diz üstü bilgisayarlar (parası maaşlarından kesilmek üzere) gönderildiği açıklandı. Daha sonraki adım öğretmeni evinde bilgisayar ve internet kullandırarak çalıştırmaktır; İngiltere örneğinde bu yaşanmıştır.
21.9.2004 tarihli, pilot illerde (Ankara, Antalya, İzmir, Bursa, Gaziantep, Samsun, Van) bulunan ilköğretim okullarına gönderilen yazıda branş öğretmenleri tarafından okutulacak derslerin tanımı şöyle değiştirildi:
”İlköğretim okullarının 4.ve 5. sınıflarında okutulan özel bilgi, beceri ve yetenek isteyen Beden Eğitimi, Resim-iş, Müzik, Din Kültürü ve Ahllâk Bilgisi, Y.Dil, İş Eğitimi ve Bilgisayar derslerinin branş öğretmenlerince okutulması...“
80 yıldan beri temel ders olan resim, müzik ve beden eğitimi dersleri bir yazı ile özel bilgi beceri ve yetenek isteyen ders oluverdi. Bunun bir sonraki adımı bu dersleri ilgisi ve parası olan çocuğa göre düzenlemektir. Bu dersler okulda öğretilmeyecek, isteyen okul dışında bu bilgiye ulaşacaktır.
Türk Dili Edebiyatı dersi kendi içinde parçalanarak seçmeli dersler haline getirilmekte, ana direğin, yani Türkçe’nin çivisi oynatılmaktadır(11.12.2004 Cumhuriyet). Türkçesiz okul, Türk ulusunu dilsiz bırakmaktır.
Din Kültürü dersinin seçmeli hale getirilmesi ile « Aleviler için Din Dersi kitabı yazdık » basın açıklamasını birlikte düşündüğümüzde, öğrencileri dini inançlarına göre ayrı sınıflarda veya ayrı okullarda toplamaya doğru gidileceğini görmek mümkündür. Dersler parçalanırken toplumu parçalama beraberinde gelmektedir. Bir çivi de bu şekilde oynatılmaktadır.
15 Şubat 2005 tarihli resmi yazıyla eğitsel kol faaliyetleri kaldırıldı, yerine kulüpler ve sivil toplum örgütlerinin faaliyetlerine katılma getirildi. Kulüpler parasını veren çocuğun üye olduğu okul dışı yerlerdir. Sivil toplum örgütleri de okulun denetimi dışındaki yerlerdir. Çocuklarımız denetimi Milli Eğitimin elinde olmayan kurum ve kuruluşlara teslim edilecektir. Bu da ulusal müfredatın kırılmasında yeni bir yol olarak karşımıza çıkmaktadır.
Görüldüğü gibi, öğrenci her alanda okul dışına, yani piyasaya doğru yönlendirilmektedir. Benzer şekilde Türk Eğitim Derneğinin basın açıklamaları eğitimde felaket senaryolarının bir kopyası niteliğindedir ve bu demeçlerde çözüm olarak özel okullar gösterilmektedir.
Basında, Türk Dili ve Edebiyatı dersinin sınıf geçme zorunluluğunun kaldırılacağından, kendi içinde parçalayarak (şiir, çağdaş edebiyat, divan edebiyatı, öykü, roman vb.) her birinin seçmeli ders haline getirilerek bitirileceğinden hiç söz edilmemektedir, oysa bu ders parçalanarak bitirilecektir.
Türk Milli Eğitiminin Amaçları 14.6.1973 tarihli ve 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunuyla düzenlenmiştir.
« Milli eğitim hizmeti... Türk toplumunun ihtiyaçlarına göre düzenlenir. »
(Madde 5) Eğitimi serbest piyasa ekonomisine göre düzenleyen yeni sistem bu maddeyle de çelişir. Üniversite bahçelerinde kurulan teknokentler buna örnektir; üniversiteler, bilim adamı değil şirketlere teknisyen yetiştirmeye geçmiştir. Bir diğer örnek, toplumun sanat ihtiyacı vardır (Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir.)
DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ Dersi parçalanarak kaldırılacak, yerine seçmeli “Halk Kültürü/Kültürel Değerler” Dersi getirilecek Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı tarafından 2005 Eylülünden itibaren İlköğretim Okullarının 4.sınıfında başlatılmak üzere önerilen ders programında “Halk Kültürü/Kültürel Değerler” adıyla yeni bir seçmeli ders yer almaktadır. TTK Başkanı Ziya Selçuk, Gazi Üniversitesinde verdiği konferansta “Kültürel Değerler adında bir ders koyduk ama içini neyle dolduracağımızı biz de bilmiyoruz” şeklinde talihsiz bir açıklama yapmıştı (28 Mart 2005).
Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi dersine. İlginç bir zamanlamayla, yabancı bir şirket olan SPAN Danışmanları tarafından hazırlanan Temel Eğitime Destek Programının 5 Eylül 2005’den itibaren yürürlüğe girmesine birkaç ay kala, Alevi Bektaşi Federasyonu ve Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu tarafından “Zorunlu Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi dersine. İlginç bir zamanlamayla, Alevi Bektaşi Federasyonu ve Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu tarafından “Zorunlu Din Dersine Hayır” kampanyası başlatılmıştır. Bu iki sivil kuruluş yayınladıkları ortak imzalı bir kitapçıkta demekte ve eylemlerini 12 Eylül’e kadar sürdüreceklerini belirtmektedirler.
Talim ve Terbiye Kurulunun gelecek yıl uygulanmasını istediği ders programında zaten parçalanarak kaldırılacak olan bu ders, Alevi ve Bektaşi dernekleri tarafından da kaldırılsın istenilmektedir; zamanlama dikkat çekicidir. Ağustos 2004’den itibaren İlköğretim Okullarına giden resmi yazılardan adım adım bu dersin kaldırılacağına doğru işaretler vardı. Önce bazı derslerin tanımı “özel bilgi, beceri ve yetenek isteyen dersler” haline getirildi. Bu tanım söz konusu dersleri seçmeli hale getirmenin ilk adımıydı.
“İlköğretim okullarının 4 ve 5 inci sınıflarında okutulan ÖZEL BİLGİ, BECERİ ve YETENEK İSTEYEN Beden Eğitimi, Resim-İş, Müzik, Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi, Yabancı Dil, İş Eğitimi ve Bilgisayar derslerinin branş öğretmenlerince okutulması…” “Uygulamanın sonuçlarına göre yaygınlaştırılması planlandığından uygulamayla ilgili olarak birinci ve ikinci dönem sonunda hazırlanacak raporun İlköğretim Genel Müdürlüğüne gönderilmesi.”
Bu yazıdan beş ay sonra (Tebliğler Dergisi, Şubat 2005) eğitsel kollar kaldırıldı, bunun yerine Kulüp Faaliyetlerine ve Sivil Toplum örgütlerinin faaliyetlerine katılma getirildi. Yukarıdaki tanımda yer alan “özel bilgi beceri ve yetenek isteyen ders” ifadesi hedefini bulmuştu; isteyen varsa gider parasını verir bu dersi bireysel olarak alır… Bu sırada resim, müzik ve beden eğitimi öğretmenlerinin kol faaliyetleri resmen kaldırılmış oluyordu. Aynı tanıma sığdırılan Din Kültürü dersi için nasıl bir yol izleneceği merak konusuydu. Seçmeli dersler arasına yeni katılan Halk Kültürü/Kültürel Değerler Dersi bu noktada dikkatleri üstüne çekiyordu. Yine seçmeli, yine isteğe bağlı ama bu sefer istediği etnik veya dinsel grubun kültürünü almak bu yolla mümkün olacaktı. Çok demokratik görünüyordu, ancak 4.sınıftaki çocuğu ayrıştırmak mı yoksa kaynaştırmak mı gerektiği hiç konuşulmuyordu. Çocuğun “çocuk” olduğu göz ardı ediliyor ve “Çocuk bireydir” deniyordu. Bu sırada bir başka belgede yer alan “İnsan biyolojik, psikolojik, sosyal, kültürel ve duygusal varlıktır” tanımı akla geliyor. İnsan tanımına “kültürel ve duygusal varlıktır” gibi bugüne kadar olmayan iki tanım daha ekleniyordu. Bu tanımın derse yansıtılması nasıl gerçekleşecekti?
İşte bu noktada Halk Kültürü/Kültürel Değerler Dersinin açılımı karşımıza çıkmaktadır; her çocuk ait olduğu etnik veya dinsel grubun kültürünü veya duygusal nedenlerle ilgi duyduğu başka bir kültürü (yabancı mezhep, tarikat, vb.) öğrenmek isteyebilecektir. Dikkat edilmesi gereken nokta, çocuğun kültürel seçim yapmak zorunda kaldığı yaşın 9 olduğudur. Sorulması gereken birçok soru vardır. Bu derste yabancı ülkelerdeki din dersleri isteğe bağlı olarak seçilebilecek mi? “Bu dersler uzman öğretmenlerince verilir” ifadesine bağlı olarak ülkemizde misyonerlik yapmakta olan papazlar okullarımızda ders verir hale gelecek mi? Din Kültürü dersini gerçekte kim kaldırıyor? Toplumumuzda farklılıkları derinleştirmek kimin işine gelir?
Bazı siyasi liderlerin basında yer alan İlahiyat Fakültelerinin kaldırılacağı, İlahiyat Hatip Meslek Liselerinin kurulacağı yolundaki açıklamalardan anlaşılacağı gibi, din bilgini yetiştirmenin de önü kesilmek istenmektedir. Mevlit okuyucu, cenaze levazımatçısı, mezarlık hizmetleri, Kuran okuyucu gibi iş kollarına ayrılan meslek lisesinden mezun olanlar kendi işlerini yapıp kendi sigortasını yatırıp devlete yük olmayacaklar. Yani, piyasaya göre eğitim modeli dini bütün insan da istemiyor. Bu sürecin bir diğer boyutu da “ben daha iyi cenaze yıkarım”, ben daha iyi mevlit okurum” gibi piyasada yarışan din işçileri dönemini başlatmak olacaktır. Bu yolla din hizmetlerinde birlik bitecek, bu hizmet kolunda çalışanların dayanışması da kalmayacaktır.
Gelecek yazımızda Piyasaya göre eğitim, Pisa 2004 raporu, çoklu zeka ve son dönem durum değerlendirmesi yapacağız. Saygılarımla.
Kaynaklar: 1 – Mahiye Morgül Milli eğitimde Emperyelist kuşatma otopsi yayınları
2- Tebliğler dergisi
3- Gazetelerde çıkan yazılar
İbrahim AYAN