“Emekli maaşı açlık sınırının altında!”
İYİ Parti İl Başkanı Muhammet Mısırlıoğlu haftalık basın toplantısında yaptığı konuşmada,
Bugün burada, ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik tabloyu, emeklilerimizin, asgari ücretlilerimizin ve dar gelirli vatandaşlarımızın yaşadığı derin sıkıntıları dile getirmek için bir aradayız.
Bizler, milletimizin gerçek gündemini konuşmak, mutfağında tencere kaynamayan vatandaşlarımızın sesi olmak için buradayız.
Hükümetin “zam yok” diyerek süslediği ekonomik tablo, aslında yaklaşan fırtınanın sessizliğidir.
Bugün konuşacağımız her başlık, bu milletin cebine, sofrasına, yaşam mücadelesine dokunan konulardır.
Zamları ötelemekle ekonomiyi düzeltmezsiniz!
Yılın sonuna yaklaşırken iktidar yine bildiğini yapıyor. doğal gaz, elektrik, akaryakıt gibi temel kalemlere yapacağı zam fırtınasını öteleyerek bir “ekonomi masalı” yazmaya çalışıyorlar. Ama herkes biliyor ki bu, 2026 Ocak ayına ertelenmiş bir zam fırtınasının habercisidir!
Bugün “enflasyonu düşük gösterme” bahanesiyle, milletin sırtındaki yükü birkaç ay geciktiriyorlar. Gerçekte yapılan şey, asgari ücretliye, emekliye, dar gelirliye verilecek zammı düşük tutma oyunudur. Çünkü yıl sonu enflasyon rakamlarını düşük göstermek, maaş zam oranlarını düşürmek demektir. Bir başka ifadeyle, bu iktidar yine kendi çıkarını düşünüyor, milletin cebine göz dikiyor.
Gerçekler ortada:
Emekli maaşı açlık sınırının altında!
Asgari ücretli aldığı maaşla ayın ortasını zor görüyor!
Pazarda, markette çürük meyve-sebze için bile vatandaş mücadele ediyor!
Faturalar kabarmış, ama hükümet “zam yapmadık” tiyatrosu oynuyor!
Kısacası halkın sofrası küçülürken, sarayın bütçesi büyümeye devam ediyor.
Ocak’ta faturayı millet ödeyecek!
Bu “zamları öteleme” kararı, ekonomiyi düzeltmek için değil, makyaj yapmak içindir. ama herkes bilsin: ocak ayında, halkın karşısına yüklü zamlarla çıkacaklar.
Doğal gazdan elektriğe, akaryakıttan ulaşıma kadar her kalemdeki artış, bugünün değil, Ocak’ın faturası olacak. Milletin cebindeki son kuruşa kadar hesap yapan bu zihniyet, artık inandırıcılığını yitirmiştir.
Emekliyi, işçiyi, çiftçiyi, memuru kandıramazsınız!
Gerçekleri makyajla gizleyemezsiniz!
Çağrımız net:
Emeklilerimizin, asgari ücretlilerimizin, dar gelirli vatandaşlarımızın hakkını gasp etmekten vazgeçin!
Zamları öteleyerek değil, adaletli bir gelir politikasıyla bu ülkenin insanına nefes aldırın!
Ekonomiyi kâğıt üzerinde değil, vatandaşın mutfağında düzeltin!
Gazi Meclis’te Dem’liler sınırı aştı.
Bu sefer de Dem’li vekil sırrı sakık, ülkeyi kuranlara “alçaktır” demiş
“Gazi Melis’te had aşılmıştır!”
Bugün türküye büyük millet Meclisi’nde yaşananlar, cumhuriyetimizin ve milletimizin değerlerine yapılan açık bir saygısızlıktır.
Dem partili milletvekili Sırrı Sakık’ın, bu ülkeyi kuranlara “alçak” diyerek hakaret etmesi, sadece bir dil sürçmesi değil, bilinçli bir saldırıdır.
Bu sözler, Gazi Meclis’in ruhuna, kurtuluş savaşı’nda can vermiş ecdadımıza, cumhuriyetimizin kurucu iradesine açık bir hakarettir.
Gazi meclis, bağımsızlığın ve millet iradesinin sembolüdür. Orada oturan hiç kimse, bu milletin şehitlerine, gazilerine, atatürk ve silah arkadaşlarına dil uzatamaz!
Eğer bu milletin kurucu kadrolarına “alçak” diyebiliyorsa bir vekil, orada en büyük tepki önce meclis Başkanlığı’ndan gelmeliydi.
Meclis Başkanı’nı göreve çağırıyoruz: bu sözler karşısında sessiz kalmak, ortak olmak demektir!
Türkiye cumhuriyeti, kimsenin kirli siyasetine, bölücü diline, tarihine hakaret eden zihniyetine teslim olmaz.
Bu ülkenin temelleri kanla, imanla, fedakârlıkla atılmıştır.
Hiç kimse, o temellerin üzerinde oturup o temellere tüküremez! Sırrı sakık’ın sözleri sadece bir milletvekili sorumsuzluğu değil, Cumhuriyet’e düşman bir zihniyetin itirafıdır.
Bu zihniyet, bugün dem partisi’nin maskesiyle Meclis’te; dün terör örgütünün paçavralarıyla dağdaydı!
Ne adını değiştirerek, ne kılık değiştirerek bu milleti kandıramazlar!
Biz iyi parti olarak; Cumhuriyet’in kurucularına, Atatürk’e, şehitlerimize edilen her hakareti milletimize edilmiş sayarız.
Ve bu ülkenin her karış toprağında, “Gazi Meclis”in onurunu savunmak bizim namus borcumuzdur!
Halktan kopanlar artık beden diliyle uğraşıyor!”
Ak parti il yönetimi, halkın dertlerini dinlemek yerine artık “beden dili” ve “protokol kuralları” eğitimi alıyormuş.
Ne diyelim, belli ki milletin yüzüne nasıl bakacaklarını unutmuşlar, şimdi bunu yeniden öğrenmeye çalışıyorlar!
Milletin sofrasında tencere kaynamazken, gençler iş bulamazken, esnaf kepenk kapatırken;
İktidar partisinin il yönetiminin “el kol hareketleri” ve “protokolde nasıl oturulacağı” üzerine kafa yorması, artık trajikomik bir hal almıştır.
Beden dili öğrenmek kolay da…
Milletin dilinden anlamak, işte orada sınıfta kalıyorlar!
Vatandaşın gözünün içine bakıp, “haliniz nasıl?” Diyemeyenlerin şimdi aynanın karşısında gülümseme provasına başlaması, bu iktidarın geldiği kopukluğun en net göstergesidir.
Protokol kurallarıyla meşgul olmak yerine,
Halkın geçim protokolünü çözselerdi, belki memlekette huzur olurdu.
Biz iyi parti olarak;
El kol hareketleriyle değil, gönül diliyle konuşmayı, protokol mesafesiyle değil, halkla yan yana yürümeyi biliyoruz.
Bizim “eğitimimiz” milletin içinde, sokakta, pazarda, okulda, tarlada…
Yani hayatın ta kendisinde!
“İnsanlar ev almak değil, artık ev kiralamak için kredi çeker hale geldi!”
Türkiye, her geçen gün derinleşen bir ekonomik krizle karşı karşıyadır.
Bugün geldiğimiz noktada vatandaş, bırakın ev sahibi olmayı, ev kiralamak için bile bankadan kredi çekmek zorunda kalmaktadır.
Bu tablo, artık sıradan bir ekonomik zorluk değil, iktidarın yanlış ekonomi politikalarının halkın yaşamını felç ettiği bir yıkım sürecidir.
Barınma hakkı, lüks haline geldi
Bir zamanlar “ev sahibi olma” hayaliyle çalışan insanlar, bugün kirada kalabilmek için borçlanıyor.
Ev kiraları, büyük şehirlerde ortalama maaşların iki katına ulaşmış durumda.
Afyonkarahisar gibi Anadolu şehirlerinde bile asgari ücretli bir vatandaşın maaşının yarısından fazlası kiraya gidiyor.
Kiralar, gıda fiyatları, enerji faturaları derken, vatandaşın nefes alacak hali kalmadı.
Bu ülkede artık çocuk sahibi olmayı değil, ay sonunu getirmeyi düşünen bir toplum yaratıldı.
Ekonomi büyümüyor, halk eziliyor
İktidar “ekonomi büyüyor” diyor ama kim için büyüyor?
Sarayın ekonomisi büyüyor, ihalelerle zenginleşen birkaç yandaşın serveti büyüyor,
Ama vatandaşın borcu da en az o kadar büyüyor.
Türkiye cumhuriyeti tarihinde ilk kez, kira ödemek için kredi çeken bir toplum oluştu.
İnsanlar artık ev kredisi değil, “kira kredisi” konuşuyor.
Bu, ekonominin çöküşünün en somut göstergesidir.
Asgari ücret, asgari hayat
Bugün asgari ücret, adeta yoksulluk sınırının altında yaşamaya mahkûm eden bir ücret haline gelmiştir.
Emekli açlıkla, genç işsizlikle, esnaf iflasla mücadele ediyor.
Kamu çalışanı, memur, öğretmen, polis… hepsi borç batağında yaşıyor.
Ama iktidar hâlâ “ekonomi rayında” masalını anlatıyor.
Gerçek şu: raydan çıkan sadece ekonomi değil, halkın umududur!
Bu krizin adı: yanlış yönetim
Bu ekonomik kriz dış güçlerin değil, iktidarın beceriksizliğinin ve israf düzeninin ürünüdür.
Faiz inadının, yanlış kur politikalarının, üretim yerine ithalata dayalı düzenin sonucudur.
Tarım çökmüş, sanayi üretimi durmuş, esnaf kepenk kapatmış,
Ama saraylarda ışıklar hiç sönmemiştir.
Vatandaşın mutfağında tencere kaynamazken, sarayın sofraları şatafat içinde kurulmaya devam ediyor.
İyi parti olarak söylüyoruz: bu düzen değişecek
İyi parti olarak biz, bu düzeni değiştirmeye kararlıyız.
Üretimi, emeği, alın terini önceleyen bir ekonomi inşa edeceğiz.
Vatandaşın kirasını, faturasını, mutfak masrafını değil; refahını konuştuğu bir Türkiye kuracağız.
İyi ekonomi, sadece rakamlardan ibaret değildir.
İyi ekonomi, vatandaşın huzurudur, güvenidir, geleceğe olan inancıdır.
Bugün Türkiye’de insanlar ev almak için değil, ev kiralamak için kredi çekiyorsa,
O ülkenin ekonomisi batmıştır, iktidar da sınıfta kalmıştır.
Milletin alın teriyle değil, rantla büyüyen bu sistem çökecek.
İyi parti iktidarında, hiç kimse barınmak için borçlanmayacak, yaşamak için mücadele etmeyecek.
Afyonkarahisar’da halkımız çürük sebze için kuyrukta, iktidar lüks içinde!
Afyonkarahisar’ın tam kalbinde, bir mahalledeki bir marketin önünde çekilen bu kare, bu ülkenin acı gerçeğini gözler önüne seriyor.
Kadınlar, yaşlılar, emekliler; ellerinde poşetlerle dökülmüş çürük sebzeleri, bayat meyveleri ayıklıyor.
İktidarın “ekonomi şahlanıyor” masalına inat, bu karede yoksulluğun çıplak fotoğrafı var!
Afyonkarahisar halkı artık sofraya ne koyacağını değil, ne bulabileceğini düşünüyor. Market market indirim takip etmekten yoruldu.
Emekli maaşıyla pazar alışverişine çıkan bir anne, çocuğuna meyve almak yerine ezilmiş elmalardan seçmeye çalışıyor.
İşsiz kalan genç, marketin önünde indirimi bekliyor.
Yaşlı bir amca, poşetindeki çürük domateslere bakarken iç çekiyor…
İşte türkiye’nin gerçeği budur!
Bir yanda pazarda artan fiyatlarla boğuşan vatandaş, diğer yanda saraylarda yaşayan bir iktidar!
Bir yanda sofrada ekmeği küçülen halk, diğer yanda vergilerle zenginleşen yandaşlar!
Afyonkarahisar’da yaşanan bu manzara, artık sadece ekonomik değil; ahlaki bir çöküşün göstergesidir.
Bu ülkenin şehitlerinin adını taşıyan sokaklarda, şehidin emaneti olan halk, onuruyla hayatta kalma savaşı veriyor.
Ama iktidar, hâlâ halkın sesini duymamakta ısrar ediyor!
Milletin sabrı taşmak üzere!
Her gün bir umutla pazara çıkan emekli, artık çantasında umudu değil, hüznü taşıyor.
Bir zamanlar “bolluk bereket” diyarı olan bu topraklar, bugün yoksulluğun sembolü haline getirildi.
Biz İYİ parti olarak diyoruz ki:
Yeter artık!
Bu millet çürük sebze için değil, onurlu bir yaşam için mücadele ediyor!
Devlet, halkın elindekini almak için değil, ona ekmek götürmek için vardır!
Afyonkarahisar’ın merkezinde yaşanan bu utanç manzarası, iktidarın halktan ne kadar koptuğunun en net göstergesidir!
Bu fotoğraf, bir milletin çaresizliğini değil, aynı zamanda direncini de anlatıyor.
Ve biz biliyoruz:
Bu karanlık tabloyu değiştirecek olan yine bu milletin iradesidir!
“Eğitimde bağış değil, zorunluluk dönemi başladı!”
Afyonkarahisar’da Mehmet Gençler ilkokulunda , okul-aile birliği tarafından velilere gönderilen mesajla her veliden belirli miktarda “bağış” talep edilmesi, kabul edilemez bir uygulamadır.
Bu durum, “gönüllülük” kavramını zorunluluğa dönüştüren bir anlayışın göstergesidir ve eğitim sistemimizdeki çürümenin açık kanıtıdır.
Devlet okullarında eğitim ücretsizdir.
Anayasa’nın 42. Maddesi açıktır:
“kimse, eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz.”
Ancak bugün geldiğimiz noktada, veliler adeta okul masraflarını karşılamak için kredi çekmeye mecbur bırakılmaktadır.
Bu mudur sosyal devlet anlayışı?
Velilerin omzuna yüklenen bu mali yük, eğitimin kamusal niteliğini ortadan kaldırmakta, gelir düzeyi düşük ailelerin çocuklarını dezavantajlı hale getirmektedir.
Okulların ihtiyaçlarını karşılamak devletin görevidir, velilerin değil!
Devletin eğitim bütçesi reklamlarla, şatafatlı açılışlarla değil; okulun boyasıyla, tebeşiriyle, ısınmasıyla ölçülür!
Bugün okulların temizlik malzemesinden perdelerine kadar her şeyin veli inisiyatifine bırakılması utanç vericidir.
Veliden “bağış” adı altında para toplanması, açıkça eğitimde fırsat eşitliğini ihlal etmektedir.
Bir okulun bütçesi, velinin cüzdanına değil, devletin kasasına bağlı olmalıdır.
Buradan Milli eğitim Bakanlığı’na ve Afyonkarahisar il Milli Eğitim Müdürlüğü’ne çağrımızdır:
Bu tür uygulamalara göz yummak, suça ortak olmaktır.
Okul yönetimleri denetlenmeli, veliler üzerindeki baskı derhal kaldırılmalıdır.
Eğitim, ticaret değil; çocuklarımızın geleceğidir.
Biz iyi parti olarak bu konunun takipçisi olacağız.
Hiçbir veli, “bağış yapmadım” diye çocuğunun eğitiminde ayrımcılığa uğratılamaz
Yeni vergi dairesi değil, vatandaşın sırtına yeni zincir!
Afyonkarahisar’da 16. Vergi dairesi açıldı. Yetkililer kürsülerden gülümseyerek “hayırlı olsun” mesajları verirken, halkın cebindeki son kuruşu bile almak için kurulan bu yeni yapıyı “yatırım” diye pazarlıyorlar.
Millet açlık sınırında yaşam mücadelesi veriyor. Esnaf borcunu ödeyemiyor, çiftçi tarlasını ekemiyor, emekli torununa harçlık veremez hale gelmiş. Ama iktidar, halkın çığlığını duymak yerine, kasasına akacak her kuruşu tahsil etmenin peşinde!
Bu ülkenin vergi dairesine değil, vicdan dairesine ihtiyacı var!
İnsanlar vergi ödememek için değil, ödeyememek için perişan durumda. Ancak iktidar hâlâ vatandaşa “ödemiyorsun” diye suçlu muamelesi yapıyor.
Yeni açılan 16. Vergi dairesi, yeni bir tahsilat kapısı, yeni bir “soygun şubesi” haline gelmiştir. Bu şehirde fabrika değil vergi dairesi, üretim tesisi değil borç takibi açılıyor!
Yani Afyonkarahisar’a üretim değil, borç tahsilatı getiriliyor!
Afyonlu esnafın dükkânı kapanıyor, ama yeni vergi dairesi açılıyor!
Çiftçi tarlasını satıyor, ama vergi memurunun sayısı artıyor!
Emekli ekmek kuyruğunda bekliyor, ama iktidar vergi tahsilatını artırmanın “başarısı”yla övünüyor!
Eğer gerçekten bu şehre bir şey kazandırmak istiyorsanız, işsizliğe çözüm bulun, üretimi destekleyin, gençlere umut verin.
Vergi dairesi açmakla övünmek, yoksulluğun resmiyet kazandığı bir düzenin itirafıdır.
Afyonkarahisar halkı artık kuru açılış törenlerinden, kesilen kurdelelerden bıktı!
Millet, cebinden değil; yolsuzluktan, israftan, torpilden kesinti yapılmasını istiyor.
Biz diyoruz ki:
Yeni vergi dairesi değil, adalet dairesi açın!
Tahsilat değil, refah üretin!
Vergi değil, umut dağıtın!
Afyonkarahisar halkının alın terini, emeğini, umudunu sömüren bu anlayışı reddediyoruz.
Gerçek hizmet, halkın yükünü artırmak değil; yükünü hafifletmektir!
Zafer havalimanı: israfın, plansızlığın ve halkın cebinden uçan paraların sembolü!”
Kütahya, afyonkarahisar ve uşak illerine hizmet vermesi beklenen zafer havalimanı, bir kez daha israfın ve yanlış planlamanın ibretlik örneği olmuştur.
2025 yılının ilk 9 ayında sadece 55 bin yolcu taşınmış, oysa devlet ile işletmeci arasında yapılan sözleşmeye göre bu sayı 878 bin 489 olmalıydı. Gerçekleşme oranı sadece %6,28, garanti farkı ise %93,72!
Bu rakam, bir havalimanının değil; vatandaşın vergilerinin, emeklinin, çiftçinin, memurun alın terinin nasıl heba edildiğinin belgesidir.
Vatandaş uçmuyor, parası uçuyor!
Havalimanı bomboş, pistte uçak yerine kuş uçuyor ama her yıl yüz milyonlarca lira “garanti farkı” adı altında işletmeci firmaya ödeniyor.
Bu paralar, köy yollarına, hastanelere, öğrenci yurtlarına, emeklilerin maaşlarına gideceğine betona gömülüyor.
Devletin kasasından çıkan bu paralar, vatandaşın sırtına yüklenen gizli bir vergiye dönüşmüş durumda. Halkın cebinden çıkan her kuruş, zafer havalimanı’nın sessiz pistlerinde yankılanıyor.
Halkın iradesi yok sayıldı
Zafer havalimanı, daha proje aşamasındayken uzmanların “rant projesi” uyarılarına rağmen siyasi inatla yapılmıştır. Bölge halkının ulaşım ihtiyaçları, sosyoekonomik dengeleri, ulaşım alternatifleri göz ardı edilmiştir.
Bugün geldiğimiz noktada, o uyarıların ne kadar haklı olduğu acı bir şekilde ortaya çıkmıştır.
Hesap verilmelidir
Bu havalimanının planlamasında, sözleşmesinde ve garanti hesaplamasında imzası bulunan herkes, kamu kaynaklarının israfından sorumludur.
Bu ülkenin insanı, artık “garantili zarar” değil, hesap veren bir yönetim istiyor.
Zafer havalimanı, “uçmayan yolcuya ödeme” zihniyetinin simgesidir.
Milletimizin alın teriyle yapılan bu ödemelerin hesabı bir gün mutlaka sorulacaktır.
Artık bu topraklarda halkın cebinden uçak değil, adalet kalkmalıdır.
Liyakat değil sadakat: Akp, devleti akraba şirketine çevirdi!
Afyonkarahisar’da devlet kurumları, artık kamu hizmeti veren yapılar olmaktan çıkmış; Akp yöneticilerinin keyfine göre şekillenen bir “atama pazarı” haline gelmiştir.
Son örnek ise PTT’de yaşanmıştır.
Bizim keresteci sağlıktan sonra şimdi de PTT’ye el atmış!
Afyonkarahisar PTT başmüdürü, hiçbir hukuki ve idari gerekçe olmadan görevden alındı.
Dahası, bu aynı başmüdür, tam üçüncü kez görevden alınarak adeta siyasi hırsların hedefi haline getirildi!
Bu, kişisel bir tasarruf değil; sistematik bir liyakatsizlik operasyonudur!
Devletin kurumu olan PTT, kamu yararına değil, Akp yöneticilerinin yakın çevresine hizmet eder hale getirilmiştir.
Görevden alınan tecrübeli, başarılı bir kamu çalışanının yerine, deneyimsiz, liyakatsiz ve sadece partili olduğu için tercih edilen bir isim atanmıştır.
Böylesine önemli bir kurumun başına, sadece “yakın olduğu” için birinin getirilmesi;
Hem kurumsal ciddiyete, hem de devlet ahlakına ihanettir.
Bugün Afyonkarahisar’da yaşanan bu tablo, aslında Türkiye’nin dört bir yanında süren akp kadrolaşmasının küçük bir yansımasıdır.
Devlet, partinin arka bahçesine dönüştürülmüş; emek, tecrübe, liyakat hiçe sayılmıştır.
Kimin hangi koltuğa oturacağı, artık mülakatla değil; parti il başkanlıklarında yapılan telefonlarla belirlenmektedir!
Bu milletin vergileriyle ayakta duran ptt, yıllardır halkın güven duyduğu bir kurumdu.
Ama bugün, o kurumun içine siyasi hesaplar, eş-dost kayırmaları, intikam duyguları karışmıştır.
Bunu yapanlar unutmasın:
Bir gün bu millet, bu liyakatsiz düzenin hesabını sandıkta soracaktır!
Biz İYİ parti olarak diyoruz ki:
Devlet, partinin arka bahçesi değildir!
Kurumlar, kişisel menfaatlere teslim edilemez!
Liyakatli insanlar görevden alınırken, torpilliler ödüllendirilemez!
Afyonkarahisar halkı bu adaletsizliği görüyor.
PTT, Akp’nin oyun sahası değil; bu milletin hizmet kurumudur.
Görevden alınan başmüdürün hakkını, emeğini ve itibarını savunmak, sadece bir kişi adına değil; devletin namusu adına bir görevdir.
Bu düzen değişecek.
Devlet yeniden adaletin, liyakatin, ahlakın devleti olacak.
Değerli basın mensupları,
Bugüne kadar 11 ilçemizin kongrelerini büyük bir coşku, birlik ve heyecan içerisinde tamamladık. ilçe teşkilatlarımızda yaşanan bu demokratik şölen, partimizin taban gücünü ve kararlılığını bir kez daha göstermiştir.
Bu hafta, merkez ilçe dahil olmak üzere 6 ilçe kongremizi daha gerçekleştireceğiz. böylece 1 kasım itibariyle Kızılören ilçe kongremizle birlikte tüm ilçe kongre süreçlerimizi tamamlamış olacağız.
Demokratik geleneğimizi yaşatırken, partimizin her kademesinde yenilenme ve güçlenme sürecini de aynı kararlılıkla sürdürüyoruz.
İnşallah 23 kasım tarihinde, genel başkanımız sayın Müsavat Dervişoğlu’nun programı uygun olduğu takdirde, il kongremizi büyük bir coşku ve katılımla gerçekleştireceğiz. Bu kongre sürecinin ardından, hep birlikte önümüzdeki döneme daha güçlü, daha kararlı ve daha hazırlıklı bir şekilde adım atacağız.
İYİ parti ailesi olarak, milletimizin umudu olmaya, adaletin, liyakatin ve emeğin yanında durmaya devam edeceğiz.
Not: İYİ Parti ailesine katılan emekli öğretmen Mustafa Yıldız’a İl Başkanı Muhammet Mısırlıoğlu tarafından İYİ Parti rozeti takıldı.