“Esnafımız Seçim Malzemesi Değil, Bu Milletin Alın Teri ve Onurudur!”

İYİ Parti İl Başkanı Muhammet Mısırlıoğlu’nun Basın toplantısında yaptığı açıklamada:

Afyonkarahisar, sahip olduğu eşsiz mutfak kültürü ve lezzetleriyle ülkemizin gastronomi alanındaki en önemli şehirlerinden biri olduğunu bir kez daha kanıtlamıştır.

Düzenlenen uluslararası GastroAfyon festivali, hem şehrimizin tanıtımına hem de gastronomi turizmine büyük katkı sağlamıştır.

Festival süresince emeği geçen tüm kurum ve kuruluşlara, değerli şeflerimize, yerel üreticilerimize ve bu organizasyona destek veren herkese en içten teşekkürlerimizi sunuyoruz.

Ayrıca festival kapsamında hazırlanan ve 1930 kilogram ağırlığıyla guinness rekorlar kitabı’na giren dünyanın en büyük sucuklu yumurtası, afyonkarahisar’ın sadece ülkemizde değil, tüm dünyada adını duyurmasına vesile olmuştur.

Bu büyük başarı, şehrimizin markalaşma sürecinde çok önemli bir adım olmuştur.

Gastronomi alanında böylesine büyük bir başarıya imza atan tüm emek sahiplerini gönülden tebrik ediyor, afyonkarahisar’ımızın bu tür organizasyonlarla daha da yükseleceğine olan inancımızı bir kez daha ifade ediyoruz.

“Gazetecilere limon sat diyen zihniyet, milletin gerçeklerini saklayamaz”

Çorumlu Turgay Şahin’in personel alım süreciyle ilgili iddiaları yanıtlarken kullandığı üslup, en az açıklamanın kendisi kadar vahimdir. Gazetecilere yönelik “limon satsınlar” sözleri, sadece basın emekçilerini aşağılamak değil, aynı zamanda halkın haber alma hakkını küçümsemektir.

Çorumlu şahin, sürecin şeffaf olduğunu iddia ediyor ama aynı cümleler içinde geçmişte fetö ve kripto fetö bağlantısı gibi ithamlarla ortalığı karartmaya çalışıyor. Gerçek şudur: Şeffaf süreçler kendini anlatır, savunmaya ihtiyaç duymaz. Eğer bir süreç bu kadar fazla iddiayla tartışılır hale gelmişse, orada ya liyakat eksiktir ya da siyasi gölge vardır.

Asıl yakışıksız olan, dürüstçe görevini yapan gazetecilere hakaret ederek, onları susturmaya kalkmaktır. Basını suçlamak, eleştirilere kulak tıkamak; halkın sesini kısmaya çalışmaktır. Hiç kimse, halkın gerçeklerini yazan gazetecilere “limon satsınlar” deme cüretini kendinde bulamaz.

Bugün Afyonkarahisar’da vatandaş işsizlikle, yoksullukla, pahalılıkla mücadele ederken; siyasetçilerin görevi basına saldırmak değil, milletin derdine derman olmaktır. Gazetecilere “helal rızık” dersi verecek olanların önce kendi siyasi ahlaklarını sorgulaması gerekir.

İYİ parti olarak biz; şeffaflığın, adaletin ve özgür basının yanındayız. Bu şehirde hiç kimsenin; gazetecilere parmak sallamasına, basını susturmasına, kamuoyunu sindirmesine izin vermeyeceğiz.

Çorumlu Şahin’in sözleri, sadece gazetecilere değil, Afyonkarahisar halkının iradesine yapılmış büyük bir saygısızlıktır. Bu zihniyeti şiddetle kınıyor, tüm basın mensuplarımızın yanında olduğumuzu bir kez daha ilan ediyoruz.

“işsiz vatandaşı suçlayan bakan, önce iktidarın yanlış politikalarına baksın”

Çalışma ve sosyal güvenlik bakanı Vedat Işıkhan’ın işsiz vatandaşlarımız için söylediği “iş beğenmiyorlar, taraf oluyorlar” sözleri, milletimizin yaşadığı ağır ekonomik tabloya tamamen duyarsız, halkın onurunu inciten talihsiz bir açıklamadır.

Sayın bakan bilmelidir ki; milyonlarca gencimiz ve işsiz vatandaşımız yıllardır alın teri dökmek, helalinden ekmek kazanmak için mücadele ediyor. Ancak ülkeyi yönetenlerin yanlış ekonomi politikaları, torpilli işe alımlar, liyakatsiz atamalar yüzünden gençlerimiz işsizliğe mahkûm ediliyor.

Bugün üniversite mezunu gençlerimiz asgari ücretli işlere dahi giremiyorsa, işsizlik türkiye’nin en büyük sorunu haline gelmişse, bunun sebebi vatandaş değil; ülkeyi yönetemeyen iktidardır. Vatandaşı suçlamak yerine aynaya bakmak, sorunların kaynağını görmek gerekir.

İşsiz genci “iş beğenmiyor”, iş arayan vatandaşı “karşı taraf ” diye yaftalayan bir bakan, bu milletin yarasına merhem olamaz. İşsizliği yok sayan, işsizi küçümseyen bu anlayış kabul edilemez.

İYİ parti olarak biz; işsiz gencimizin, umudu kırılan vatandaşımızın, alın teriyle helal rızık kazanmak isteyen her bir insanımızın yanında olacağız. Bu ülkenin gençlerini hor gören, vatandaşı aşağılayan zihniyetin ise karşısında dimdik duracağız.

Emekli 16 bin 881 lira olan aylığıyla geçim mücadelesi verirken iktidar, emeklinin alın teriyle kazandığı maaşını ödemekten bile şikayet ediyor.

Daha vahimi tasarruf tedbirleri denince ilk akla gelen emeklinin ve asgari ücretlinin kemer sıkması oluyor.

Çalışma ve sosyal güvenlik bakanı Vedat Işıkhan, katıldığı bir programda “çok şükür emeklilerin maaşını zor koşulda olsak da ödüyoruz sosyal güvenlik sisteminin sürdürülebilirliğini sağlamak, finansal koşulları desteklemek önemli. Almanya ve ingiltere gibi gelişmiş ülkelerde tasarruf tedbirlerine doğru bir gidişat var. Tasarrufu nereden sağlayacaksınız?

Sosyal yardımlardan, emekliler ve asgari ücretlilerden keseceksiniz ki bütçenizi dengeleyebilesiniz.”

“Almanya’da emeklilik için insanlar 40 yıl çalışıyor, 15- 20 yıl emekli aylığı alıyor” açıklamasını yapan Işıkhan, “Türkiye’de ise 20 yıl prim toplayabiliyoruz, o da zor koşullarda, 40 yıl ödeme yapıyoruz. Emeklinin vefatı sonrasında eş ve çocuğa ödeme yapıyoruz. Bu sosyal devlet olmamızın gereği fakat Almanya’da da sosyal devlet yapısının küçülmesi gerektiği yönünde haberler çıktı”

“Emeklinin hakkını lütuf gibi sunan bakanı şiddetle kınıyoruz”

Çalışma ve sosyal güvenlik bakanı Vedat Işıkhan’ın, emeklilere yönelik yaptığı açıklamalar, milletimizin alın terini ve onurunu yok sayan skandal ifadelerdir.

Sayın Bakan’ın, “çok şükür emeklilerin maaşını zor koşulda olsak da ödüyoruz. Tasarrufu emekli ve asgari ücretliden yapacağız” sözleri, iktidarın dar gelirliyi nasıl gördüğünün ibretlik bir göstergesidir.

Emekli maaşı bir lütuf değil, bir haktır. Emekli bu maaşı yıllarca ödediği primlerle, döktüğü alın teriyle, gençliğini ülkesine hizmet ederek kazanmıştır. Devletin görevi, bu hakkı ödemekle yükümlülüğünü yerine getirmektir. Bakan’ın sözleri, sanki emekliye yapılan bir iyilikmiş gibi sunulmakta; bu da milletimizle alay etmektir.

Bugün Türkiye’de milyonlarca emekli 16 bin 881 lira maaşla ay sonunu getiremezken, pazardan artıkları toplarken, torununa harçlık veremezken; iktidar hâlâ şatafat içinde yaşamaktadır. Sarayların ışıkları sönmezken, makam araçları saltanat gibi sürerken, milyonlarca lira lüks harcamalara giderken tasarrufu emeklinin ve asgari ücretlinin sofrasından yapmak ahlaksızlıktır, vicdansızlıktır!

Sayın bakan, Almanya ve İngiltere’yi örnek veriyor. O ülkelerde emekliler onurlu bir yaşam sürüyor, huzur içinde hayatlarını devam ettiriyor. Bizim ülkemizde ise milyonlarca emeklimiz elektrik faturasını ödeyemiyor, doğalgaz parasını denkleştiremiyor, pazarda hesap yaparak eve dönüyor.

Siz önce kendi ülkenizdeki tabloya bakın! Emekliyi açlığa, yoksulluğa mahkûm eden sizsiniz.

Devletin görevi, vatandaşa yük olmak değil; vatandaşı yükten kurtarmaktır. Ama görüyoruz ki bu iktidar için emekli yük, asgari ücretli yük, işsiz yük! Milletine yük gözüyle bakan bir anlayış, artık bu millete umut veremez.

İktidar yıllardır yanlış ekonomi politikalarıyla ülkeyi uçuruma sürükledi. Kendi yaptıkları hataların faturasını bugün emekliye, işçiye, dar gelirliye kesmeye kalkıyorlar.

Ama bilinmelidir ki bu millet artık kandırılmıyor. Emeklilerimiz de, asgari ücretlilerimiz de, işçilerimiz de iktidarın gerçek yüzünü görüyor.

İYİ parti olarak biz, emeklilerimizin onurlu yaşam mücadelesini sonuna kadar destekleyeceğiz. Emeklinin maaşını küçümseyen, hakkını lütuf gibi sunan, milleti hor gören bu zihniyeti ise şiddetle kınıyoruz.

“Demokrasi şöleni Afyonkarahisar’da başladı”

İYİ parti Afyonkarahisar teşkilatları olarak, kongre sürecimizin en önemli aşamalarından biri olan delege seçimlerimizi büyük bir coşku ve katılımla gerçekleştiriyoruz. bugüne kadar Afyonkarahisar merkez ilçe ve çay ilçemizde yapılan seçimler, partimizin demokratik işleyişine ve tabanımızın güçlü iradesine yakışır şekilde tamamlanmıştır.

Her iki ilçemizde de üyelerimizin yoğun ilgisi ve katılımı, İYİ Parti’nin Afyonkarahisar’da dimdik ayakta olduğunun ve geleceğe umutla yürüdüğünün en açık göstergesidir. demokrasi, katılımcılıkla ve şeffaflıkla güçlenir. bizim için her bir üyemizin iradesi değerlidir ve bu irade kongre sürecimizin en sağlam temelini oluşturmaktadır. Önümüzdeki günlerde tüm ilçelerimizde de kongrelerimiz aynı şeffaflık ve coşkuyla devam edecek, ardından ilçe teşkilatlarımızla yeni döneme daha güçlü hazırlayacağız. inanıyoruz ki bu kongre süreci, sadece bir seçim takvimi değil; aynı zamanda partimizin birlik, beraberlik ve inanç içinde büyümesinin simgesi olacaktır.

Bizim yolumuz milletin yoludur. Bugün Afyonkarahisar’ın dört bir yanında partililerimizin ortaya koyduğu demokratik irade, yarın Türkiye’nin geleceğinde değişim iradesine dönüşecektir.

Tüm dava arkadaşlarımıza, delegelerimize ve teşkilatlarımıza teşekkür ediyor, kongre sürecimizin ülkemize, partimize ve şehrimize hayırlı olmasını diliyorum.

“vatandaşın umudunu çalan kura adalet değildir!”

Afyonkarahisar’da il özel idaresinde yapılan kura çekimi, şehrimizde büyük bir infiale yol açmıştır.

Kura sürecinde yaşanan yanlışlar, eksiklikler ve tutarsızlıklar yalnızca birkaç teknik hata değildir; doğrudan adalet duygusunu zedeleyen, vatandaşın devlete olan güvenini sarsan vahim olaylardır.

Halkımızın gözü önünde yapılan bu uygulama, şeffaflık ve tarafsızlık ilkesinden tamamen uzak bir görüntü sergilemiştir. Kura çekiminde listelerin hazırlanışından, sürece kimlerin dâhil edildiğine kadar birçok noktada kuşkular ve iddialar bulunmaktadır. Vatandaşlarımızın haklı olarak dile getirdiği “yanlışlıklar” görmezden gelinemez. Bu yanlışların adı “hata” değil, halkın gözünde apaçık bir adaletsizliktir.

İktidar temsilcileri ve yetkililer, her fırsatta “noter huzurunda yapıldı” diyerek meseleyi kapatmaya çalışıyor. Oysa herkes bilmektedir ki noter, sadece çekilen kuranın kaydını tutar. Noterin orada bulunması, listelerin hazırlanışındaki şaibeleri, başvuru süreçlerindeki eksiklikleri, vatandaşın kafasındaki soruları ortadan kaldırmaz.

Eğer listeler hatalıysa, kuraya alınacak isimlerde tarafgirlik varsa, o noter huzurunun hiçbir anlamı yoktur. Bu süreç, noterle makyajlanmaya çalışılmış ama milletin vicdanında sınıfta kalmıştır.

Afyonkarahisar’da binlerce insanımız büyük bir umutla bu sürece başvurdu. Kimisi ailesinin rızkı için, kimisi yıllardır işsizlik çilesi çektiği için, kimisi de geleceğine bir ışık aradığı için… ancak kura sürecindeki yanlışlar yüzünden vatandaşlarımızın umudu hiçe sayıldı, alın teriyle hak ettiği fırsat elinden alındı. İnsanların hayalleriyle oynamak, umutlarını sömürmek en büyük kul hakkıdır.

Bugün halk arasında dillendirilen şu sözler acı ama gerçektir:

“torpilin varsa girersin, yoksa kurada adın çıkmaz.”

İşte bu algıyı bizzat yönetenlerin yanlışları güçlendirmiştir. Oysa devlet, vatandaşına adaletin garantisi olmak için vardır. Bir devlet, vatandaşına güven vermiyorsa, en büyük yıkım orada başlamıştır.

İYİ PARTİ’NİN TAVRI NET

Buradan açıkça ilan ediyorum:

Bu kura süreci baştan sona incelenmeli, bağımsız denetim yapılmalı ve tüm ayrıntılar kamuoyuna açıklanmalıdır.

Mağdur edilen vatandaşlarımızın hakları iade edilmelidir.

Bundan sonra yapılacak tüm alımlarda partizanca yaklaşımlara son verilmeli, torpil ve kayırmacılığın önü kesinlikle kesilmelidir.

İYİ parti olarak biz; milletimizin hakkının ve hukukunun çiğnenmesine asla izin vermeyeceğiz. Bu süreci adım adım takip edeceğiz, her mağdur vatandaşımızın sesi olacağız.

Kura tiyatrosuna son!

Vatandaşa umut dağıtıp sonra da “biz noter huzurunda kura çektik” diyerek işin içinden sıyrılmaya çalışan bu anlayışı reddediyoruz. Bu bir kura tiyatrosudur. Ve bu tiyatronun en ağır bedelini, yine işsiz kalan, hakkı yenen, mağdur edilen vatandaşlarımız ödemektedir.

Buradan yetkililere sesleniyoruz:

Kendi yaptığınız hataların faturasını vatandaşa çıkarmayın! Devletin kurumlarını şahsi hesaplarınıza, siyasi çıkarlarınıza alet etmeyin! İnsanların umutlarını bir kalemde silmeyin!

Afyonkarahisar halkı bu hukuksuzluğu da, bu adaletsizliği de unutmayacaktır. Milletin adalet duygusuyla alay eden hiçbir yönetim ayakta kalamaz.

Biz İYİ parti olarak, Afyonkarahisar’da ve Türkiye’nin her yerinde adaletin, hakkaniyetin ve şeffaflığın sesi olmaya devam edeceğiz. Umutları çalınan her vatandaşımızın yanında olacağız.

ABD senatörü Rubio’nun, dünya liderlerinin başkan Trump ile görüşmek için “yalvardığını” söylemesi, diplomasiye ve uluslararası ilişkilere yapılabilecek en büyük hakaretlerden biridir.

Bu yaklaşım, ABD’nin yıllardır sürdürdüğü kibirli ve üstünlük taslayan anlayışın bir yansımasıdır.

Uluslararası ilişkiler eşitler arası yürütülür. Hiçbir devletin başkanı ya da temsilcisi, başka bir ülkenin kapısında “yalvarmaz.” Bu tür ifadeler, hem Türkiye Cumhuriyeti’nin cumhurbaşkanına hem de diğer ülke liderlerine açık bir saygısızlıktır.

ABD, kendi iç siyasi kavgalarını dış politikaya malzeme yaparak, müttefiklerini aşağılamaya cüret etmektedir.

Türkiye’nin onuru ve bağımsızlığı

Rubio’nun sözlerinde Erdoğan’ın ismini özellikle anarak “beyaz Saray’a gelmek için sıraya girdiğini” ima etmesi, türk milletinin onuruna da açık bir saldırıdır. Türkiye, binlerce yıllık

devlet geleneği olan bağımsız bir ülkedir; ne abd’nin kapısında izin bekler, ne de “beş dakika el sıkışmak” için yalvarır. Bu söylem, aslında abd’nin dünyayı kendi etrafında dönen bir sahneden ibaret gördüğünün kanıtıdır.

ABD’ye hatırlatmamız gereken ,unutulmamalıdır ki, trump’ın ya da herhangi bir abd başkanının makamı, çözümün tek adresi değildir.

Dünya çok kutuplu bir sisteme doğru ilerlemektedir. Avrupa Birliği’nden Asya’daki güç merkezlerine kadar birçok alternatif vardır. Abd’nin, “liderler bize muhtaç” şeklindeki kibirli yaklaşımı artık işlememektedir.

Rubio’nun sözleri, sadece bir şahsi görüş değil, ABD’nin dünyaya karşı yıllardır sürdürdüğü üstten bakışın yansımasıdır. Bu tavır kabul edilemez.

Türkiye’nin onurunu, milletimizin haysiyetini ve bağımsızlığını kimse sorgulayamaz.

Bizim diplomatik ilişkilerimiz eşitler arasında yürür; zillet içinde değil, haysiyetle masaya oturulur. Türk milleti, tarih boyunca bağımsızlığına ve onuruna sahip çıkmış, gerektiğinde tüm dünyaya karşı dimdik durmuş bir millettir. Çanakkale’de emperyalist güçleri dize getiren bu millet, hiçbir zaman kibirlenmedi; ama aynı zamanda hiçbir güç karşısında da boyun eğmedi.

Bugün ABD’li bakanların küstahça ifadeleri ve hadsiz açıklamaları, aslında Türkiye’nin bağımsız duruşunu hazmedememenin göstergesidir. ABD, kendi çıkarlarını dayatmaya kalkarken, Türk milletinin şanlı tarihini, iradesini ve kararlılığını unutmaktadır.

Küstahlığa karşı Çanakkale ruhuyla!

ABD’ye hatırlatıyoruz:

Biz bu topraklarda Çanakkale’de “Çanakkale geçilmez!” Dedik ve dünyaya meydan okuduk.

100 yıl önce boyun eğmedik, bugün de eğmeyeceğiz.

Bu millet, kendi toprağında, kendi kararlarıyla yaşar; hiçbir yabancı devletin buyruğunu kabul etmez

Ancak bu noktada iktidara da sesleniyoruz:

Milletin çıkarlarını yabancı pazarlık masalarında heba edecek her karar, işte bu tür küstah açıklamaların zeminini hazırlamaktadır. İktidarın teslimiyetçi politikaları, Türkiye’yi dış güçlerin hedefi haline getirmektedir.

ANNE VE BEBEK SAĞLIĞI İÇİN ÜREME SAĞLIĞI EĞİTİMLERİ DEVAM EDİYOR
ANNE VE BEBEK SAĞLIĞI İÇİN ÜREME SAĞLIĞI EĞİTİMLERİ DEVAM EDİYOR
İçeriği Görüntüle

İYİ parti olarak diyoruz ki: Türk milletinin onuru, bağımsızlığı ve çıkarları her şeyin üzerindedir.

ABD’nin kibirli açıklamalarına karşı Çanakkale ruhuyla dimdik durmak boynumuzun borcudur. Bu milletin iradesini hiçbir güç esir alamayacaktır.

ABD bilmelidir ki: Türk milleti ne onların tehdidinden korkar ne de küstahlıklarını sineye çeker.

“ABD’ye vergi kaldırmak, milli çıkarları pazarlık masasına sürmektir!”

22 Eylül 2025’te Sayın cumhurbaşkanı Erdoğan’ın imzasıyla resmî gazete ’de yayımlanan karar, 2018’den bu yana ABD ürünlerine uygulanan ek vergileri kaldırmıştır. Bu kararın, Erdoğan’ın ABD ziyaretinden hemen önce ve Trump ile görüşmesinden hemen evvel alınması, Türkiye’nin milli menfaatlerinin nasıl masaya sürüldüğünü gözler önüne sermektedir.

Türk çiftçisine açık ihanet

Bu adım, Türk çiftçisinin yıllardır alın teriyle ürettiği mahsulü hiçe saymaktır.

Vergisiz ABD pirinci, tütünü, bademi, cevizi ve fıstığı Türk çiftçisini bitirecek,

Mazot, gübre, sulama ve elektrik zamlarıyla zaten boğulan üretici tamamen toprağını terk edecektir.

Kendi çiftçisini değil, Amerikan çiftçisini koruyan bu karar, ihanetin en somut örneğidir.

Sanayiciye zincir, işçiye işsizlik

ABD ürünlerine kapıların açılmasıyla:

Yerli sanayici rekabet edemez hale gelecek,

Fabrikalar kapanacak, işsizlik artacak,

Türkiye’nin üretim gücü yabancı sermayeye teslim edilecektir.

Bu, sadece bir ekonomik karar değil, bir teslimiyet belgesidir.

Saray’ın masasında milletin emeği

İktidar, emekliye, asgari ücretliye, memura “tasarruf” diye kemer sıkmayı dayatırken; Amerikan şirketlerine milyarlarca dolarlık vergi kıyağı yapmaktadır. Bu; ne vicdana, ne akla, ne de millete hizmet eden bir siyasettir.

Buradan soruyorum:

Türk çiftçisi borç batağında kıvranırken, hangi hakla Amerikan çiftçisine kıyak geçiyorsunuz?

Türk sanayicisi üretimden çekilirken, hangi mantıkla ABD sanayicisine piyasa açıyorsunuz?

Bu karar, Türk milletinin menfaatine mi, yoksa beyaz Saray’ın talimatına mı hizmet ediyor.

Biz iyi parti olarak, Türkiye’yi yabancı çiftçinin, yabancı sanayicinin pazarı haline getiren bu teslimiyet kararının karşısında dimdik duracağız. Türk milletinin alın terini pazarlık masalarında heba ettirmeyeceğiz.

Bu millet, kendi üreticisine ihanet eden iktidarı sandıkta cezalandıracak; türk çiftçisinin, sanayicisinin hakkını er ya da geç soracaktır.

Esnafımız seçim malzemesi değil, bu milletin alın teri ve onurudur!”

Akp hükümeti, yıllardır esnafımızı ve bağ-kur’lu kardeşlerimizi yalnızca bir seçim malzemesi olarak görmekte, her seçim öncesi umut dağıtıp sandık sonrasında sözlerini unutmaktadır. Şimdi de 2028’de yapılacak seçimlere göz dikerek, bağ-kur’luların prim gün sayısını 7200’e düşürme vaadini ortaya atmaktadır.

Neden bugüne kadar tutmadınız?

Soruyoruz:

Eğer gerçekten esnafın derdini biliyorsanız, neden bugüne kadar bu sözü tutmadınız?

Yıllardır alın teriyle ayakta durmaya çalışan bağ-kur’lular neden oy uğruna bekletildi?

Bu milletin hakkı ve emeği neden seçim hesaplarına kurban ediliyor?

Emeklinin onuruyla oynanmaz

Emekli maaşıyla geçinemeyen milyonlarca vatandaşımız, her gün zamlarla ezilirken; iktidarın tek yaptığı şey seçim dönemlerinde umut tacirliği yapmaktır.

Emeklilerimiz sadaka değil, haklarını istemektedir.

Esnafımız seçim meydanlarının malzemesi değil, bu ülkenin üretim gücüdür.

Bu milletin alın teri, iktidarın siyasi hesaplarının oyuncağı olamaz.

İyi parti olarak biz açıkça söylüyoruz:

Emekliyi, esnafı oyalayan, umutlarını seçimden seçime hatırlayan anlayışı kabul etmiyoruz.

Milletin alın teri, sandık uğruna pazarlık konusu yapılamaz.

Bağ-kur’luların hakkı bugünden teslim edilmeli, yarına bırakılmamalıdır.

Akp, milletimizin emeğini seçim propagandasına dönüştürmekten vazgeçmeli; emeklimizin ve esnafımızın hakkını bugünden teslim etmelidir.

Afyonkarahisar’ın güzide mahallelerinden biri olan erenler mahallesi, şehrimizin en hareketli ve en yoğun bölgelerinden biridir. Ancak son günlerde mahalle sakinlerimizden özellikle sivrisinek yoğunluğu ve çevre temizliği konusunda ciddi şikâyetler alınmaktadır.

Belediyemizin bugüne kadar ortaya koyduğu hizmetleri takdir etmekle birlikte, bu konuda daha hassas ve hızlı bir çalışma yürütülmesini bekliyoruz. Vatandaşlarımızın özellikle yaz aylarında yaşam kalitesini doğrudan etkileyen bu sorun, hem sağlık hem de huzur açısından önem arz etmektedir.

Erenler Mahallesi’nde başta dere yatakları, boş araziler ve çöp birikintilerinin bulunduğu alanlarda ilaçlama çalışmalarının artırılması ve temizlik hizmetlerinin daha düzenli hale getirilmesi, hemşehrilerimizin günlük yaşamını büyük ölçüde kolaylaştıracaktır.

Belediyemizin halk sağlığını öncelik kabul ederek bu soruna en kısa sürede çözüm bulacağına inancımız tamdır. İlgili birimlerin hızlıca harekete geçerek mahalle sakinlerimizin taleplerine yanıt vermesini temenni ediyorum.

Afyonkarahisar Belediyesi’nin, Gazze’de yaşanan insanlık dramına dikkat çekmek ve filistin halkına destek olmak amacıyla gastroafyon turizm ve lezzet festivali için yerel basına ayrılan reklam bütçesini gazze’ye bağışlama kararı aldığını dün akşam saatlerinde açıklanmıştır.

Elbette ki Gazze’de yaşanan zulüm karşısında milletimizin yüreği yanmakta, Filistin halkına destek olmak hepimizin insani görevidir. Ancak alınan bu kararın uygulanış biçimi son derece hatalıdır.

Festival süresince tanıtım için çalışma yapan, faturalarını keserek ödeme bekleyen yerel basın emekçileri, hiçbir şekilde bilgilendirilmeden bu kararın mağduru haline getirilmiştir.

Oysa ki şeffaflık gereği, basın kuruluşları önceden bilgilendirilmeli, bütçe aktarımı yapılmadan önce hak eden kurumların ödemeleri karşılanmalıydı.

Yerel basın, bu şehrin sesi ve vicdanıdır. Basın emekçilerini mağdur ederek yapılan bir uygulamanın, iyi niyetle alınmış olsa da, hem yanlış hem de haksız olduğu açıktır. Filistin halkına yardım etmek elbette ki önemlidir; ancak bu destek, yerel basını yok sayarak, onların alın terini görmezden gelerek yapılamaz.

Afyonkarahisar Belediyesi’ni, hem yerel basına karşı yükümlülüklerini yerine getirmeye hem de bundan sonraki süreçte daha şeffaf ve adil kararlar almaya davet ediyoruz.