MISIRLIOĞLU, “ANKARA’YI PARSEL PARSEL SATAN GÖKÇEK BELEDİYE BAŞKANLARINA NE ANLATTI?”
İYİ Parti Afyonkarahisar İl Başkanlığı haftalık basın açıklamasında konuşan Başkan Muhammet Mısırlıoğlu, “Ankara’yı parsel parsel satan Gökçek” neyi anlattı bizim başkanlarımıza?” Dedi.
Melih Gökçek denen adamdan neyi dinlediler?
“Geçen hafta, Adalet ve Kalkınma Partisi İl Başkanlığı tarafından, Ankara eski Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek Sandıklı’daki bir termal otelde bir toplantıya çağırıldı.
Burada kendisine bir plaket takdim edildi. 31 Mart 2024 tarihinde, Adalet ve Kalkınma Partisi tarafından seçilen belediye başkanlarına ve il genel meclisi üyelerine konferans verdirildi ve belediyecilik anlatıldı.
Ben şimdi Çorumlu Turgay’a soruyorum: Afyonkarahisarlı, tertemiz ve iyi niyetli olarak partinizden seçilmiş arkadaşlarımıza belediyecilikle ilgili hangi bilgileri verdiniz de Melih Gökçek denen adamdan neyi dinlediler, neyi yapacaklar?
Ne anlatacak bizim belediye başkanlarımıza?
Burası Ankara değil ki, Çorumlu Turgay! Burası Afyonkarahisar! O adamın orada yediği haltlar gibi ya da çevirdiği entrikalar gibi çevirebileceği bir ortam yok ki! Ne anlatacak bizim belediye başkanlarımıza?
Kendilerinin söylediklerini söylüyorum: “Ankara’yı parsel parsel satan Gökçek” neyi anlattı bizim başkanlarımıza?
Çorumlu Turgay, sana sesleniyorum: Recep Tayyip Erdoğan’ın haberi var mı Gökçek’i bu konferansa getirdiğinden? Çünkü Cumhurbaşkanı, "mental yorgunluğu var" diye almadı mı bu adamı görevden? Şimdi bitti mi yorgunluğu? Afyonkarahisar’da ne işi var bu adamın?
Adalet ve Kalkınma Partisi’nden seçilen il başkanlarıma tavsiyemdir: Sakın, bunların bir tanesinin bile size verebileceği bir aklı, fikri yok. Dinlemeyin kardeşlerim. Verecekleri akılları, fikirleri kendilerine kalsın!”
“42. Düzenlenen Yağlı Güreşler Festivali’ne katıldık.
Ata sporumuzun yaşatılmaya ve gelecek nesillere aktarılmaya çalışıldığı bu festivalde bulunduk; oradaki heyecanı ve coşkuyu yakından izledik. Orada, gencecik bir belediye başkanımız var. Bu sene 2. yılı; biraz daha zemini bilerek festival alanını düzenlemiş, koşulları daha rahat bir şekilde hazırlamış.
Orada kaymakamımızın olmadığıyla ilgili bir yayın kuruluşunda sabah bir haber okudum. Kaymakam oradaydı, benim yanımdaydı. Şuhut Belediye Başkanımızın olmadığı doğrudur ama Başkanımız da izinli ve il dışındaydı. Belediye başkan vekili ise oradaydı. Dolayısıyla, oradaki festivale “katılmadı, bulunmadı” şeklinde yansıtılması da hoş olmamış. Ben orada devletimizi gördüm. Tabii ki Valimizin orada olması ya da vali yardımcılarından birinin bulunması bizi daha da mutlu ederdi. En azından kendisi katılamıyorsa, yardımcılarından birinin katılması gerekirdi. Çünkü ben orada gençleri, çocukları gördüm; o çocukların gözlerindeki ışıltıyı gördüm. Bu spora karşı ilgi ve alakalarını da fark ettim. Gerçekten umutlandım. Ata sporumuzu yaşatmak açısından gerçekten umut verici bir tabloydu. Ve ilimizin tanıtılması açısından da büyük önem arz ediyordu.
Buna başarısız, etkisiz bir program gözüyle bakmak hiçbir siyasi görüşten arkadaşımıza yakışmaz. Bütün siyasi partiler sahip çıkmak zorundadır. Önemli olan belediye değil; oradaki kültürün yaşatılmasıdır.”
Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü çevresinde, Valimizin himayesinde ve halkımızın katılımıyla düzenlenen program, içerdeki hava, hazırlanışı ve özellikle içeride çalan müziklerin birliğimize ve beraberliğimize temas eden bir ortamda gerçekleşmesi hepimizi gururlandırmıştır.
Ancak “sis bombası” olarak adlandırdığımız, içeriye bırakılan dumanlı hava, atmosferi büsbütün bozmuştur. Çünkü insanımızın birçoğu alerjik ya da hasta. Bu sis bombalarının ara ara içeriye bırakılması hem izleyicileri hem sporcularımızı zor durumda bırakmıştır. Tabii ki etkinliğe güzellik katmak için yapılmış, anlayabiliyoruz; içeriye ambiyans katmak için yapıldığını düşünüyoruz. Ama içerideki katılımcıların sağlığını düşünmek zorundayız.”
Sizin 3 tane kuyunuzla işimiz yok!”
“Geçtiğimiz aylarda Valimizin öncülüğünde, İl Özel İdaremizin de içinde bulunduğu, Çobanlar Belediyelerinin de dâhil edildiği bir Tarım Organize Sanayi Bölgesi tesisi kurulmak üzere girişimde bulunuldu.
Üç belediye de bu projeye dâhil edildi. Bu proje anlatıldığında ben şöyle anladım: Sanırım topraksız tarımla ilgili bir çalışma olacak. Verimsiz, bir şey yetişmeyen, kullanılmayan araziler değerlendirilecek diye düşündüm. Bu da topraksız tarımla ilgili yapılacak bir yatırım. Bölge insanını kalkındırır, yeni bir işe yönlendirir. Sandıklı ve Afyon merkezde olduğu gibi domates seracılığında da ön plana çıkar. O bölgenin çiftçisi ve halkı da buradan zenginleşmiş olur. Çok güzel bir düşünce ve hayata geçirilmesini önemsediğimi söylüyordum.
Bolvadinlilerden oluşan bir grup, Valimizi ziyarete geldi. Neymiş? “Bizim bölgemizde bulunan termal tesislerimizin suyu bu yatırımla beraber kesilecekmiş.” Böyle bir planlama olduğunu düşünüp bir B planı yapmışlar. Sizin 3 tane kuyunuzla işimiz yok! Biz, 30 tane kuyu ruhsatı aldık İl Özel İdaresi bünyesine. O bölgede bulunan tarım organize bölgesine, o kuyulardan suyu kullanacağız.”
“Kendi insanımızı modern köleliğe mahkûm edersiniz”
“Ben konunun şu noktasına takıldım: Orada 3 milyon metrekarelik bir arazinin tahsise dönüştürüldüğünü ve bu arazinin de bir firmanın talebiyle hayata geçirilmek üzere tahsis edildiğini öğrendim.
Esas dikkat çekmek istediğim nokta şu: Türkiye’de güçlü bir holdingin bünyesinde olan bir firmanın, aynı şekilde yatırımcı olarak değerlendirileceğini duydum.
Demek isterim ki: Bu 3 milyon metrekarelik arazi, çiftçilerimizin bünyesinde değerlendirilsin. Bu çiftçiler bu işi yapsın. Bizim bölgemizin çiftçileri orada toprak sahibi, sera sahibi olsun. Onlar orada üretim yapsın, kazanç sağlasın, varlığını sürdürsün.
Siz şimdi zengin bir holdinge verirseniz ve “Biz burada yatırım yaptık” derseniz; bölgenin adamını, onların asgari ücretle çalıştıracağı işçi yapmış olursunuz. Kendi toprağımızın üzerinde, kendi insanımızı modern köleliğe mahkûm edersiniz.”