Olgun ve Mısırlıoğlu’ndan Birlik, Beraberlik Mesajı

İYİ Parti Afyonkarahisar İl Başkanı Muhammet Mısırlıoğlu, düzenlediği basın toplantısında partisinin kongre sürecinin başladığını duyurdu. Mısırlıoğlu, teşkilat üyelerini 21 Eylül Cumartesi günü yapılacak olan merkez ilçe delege seçimine davet ederek, birlik ve beraberlik mesajı verdi.

Toplantıda, İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Afyonkarahisar Milletvekili Av. Hakan Şeref Olgun’un parti tabanına hitaben kaleme aldığı mektup da kamuoyuyla paylaşıldı. Başkan Mısırlıoğlu da bu çağrıyı destekleyerek, kuruluşundan bugüne emeği olan tüm yol arkadaşlarını partilerine sahip çıkmaya davet etti.

İYİ Parti il başkanı Muhammet Mısırlıoğlu, basın toplantısında yaptığı açıklamada:

“Kış kapıya dayanmışken, ülkemizin en kırılgan kesimleri olan emeklilerimiz, işçilerimiz, dul ve yetimlerimiz, dar gelirli vatandaşlarımız her geçen gün daha da ağır bir yükün altına girmektedir. Elektrik ve doğalgaz faturaları kabarmış, yakacak fiyatları el yakar hale gelmiştir. Evlerde çorba kaynamakta zorlanıyor, çocukların geleceği karanlığa itilmek isteniyor.

Bugün Türkiye’de açlık sınırı 27 bin liranın üzerinde, yoksulluk sınırı ise 90 bin liraya dayanmıştır. Ancak milyonlarca emekli ve işçi, açlık sınırının bile altında ücretlerle yaşam mücadelesi vermektedir. Bu tablo bir sosyal devlet için asla kabul edilemez.

Vatandaşlarımız kış aylarında ısınmak ile karnını doyurmak arasında tercihe zorlanıyor. Sobası olan kömür bulamıyor, doğalgaz kullanan faturasını ödeyemiyor. Çalışan işçiler alın terinin karşılığını alamazken, emekliler ömürlerini verdikleri devletin gözünde adeta yük muamelesi görüyor.

Bir kez daha haykırıyoruz:

Emeklilerimizi açlığa, işçilerimizi yoksulluğa, dul ve yetimlerimizi çaresizliğe mahkûm eden bu düzen sürdürülemez!

Doğalgazda, elektrikte, yakacakta vatandaşın omuzuna binen yük derhal hafifletilmeli, devlet milletin yanında olduğunu göstermelidir.

Maaşlar, açlık ve yoksulluk sınırı gözetilerek yeniden düzenlenmeli, kış yardımları kalıcı ve güçlü bir şekilde devreye sokulmalıdır.

Milletimiz, bu ağır tabloyu değiştirecek iradeyi gösterecek kudrete sahiptir. Hiç kimse bu ülkenin alın teriyle yaşayan insanını kaderine terk edemez!

Yeni eğitim-öğretim yılı başladı. Ancak velilerimizin ve öğretmenlerimizin yaşadığı sıkıntılar giderek büyüyor.

Velilerimiz, artan okul masraflarıyla boğuşurken bir de ek ders kitabı dayatması ile karşı karşıya bırakılıyor. Devlet, milyonlarca öğrenciye ücretsiz ders kitabı dağıtırken, ne yazık ki bazı öğretmenler ve okul idareleri “o kitaplar kullanılmıyor, bizim istediğimiz yardımcı kitabı alacaksınız” diyerek velileri zor durumda bırakmaktadır. Asgari ücretle geçinen, dar gelirli aileler, çocuklarının geri kalmaması için borçlanarak bu kitapları almak zorunda kalıyor. Eğitimde fırsat eşitliği böyle mi sağlanacak?

Bu sorunun yanında öğretmenlerimizin yaşadığı mağduriyetler de cabasıdır. Atama bekleyen binlerce öğretmenimiz varken, mülakat sistemi hâlâ kaldırılmamış, liyakat yerine torpil ve kayırmacılık kapıları aralanmıştır. Genç öğretmen adaylarımız yıllarca emek verip sınav kazanıyor ama mülakatta eleniyor. On binlerce öğretmen işsizken, okullarda ücretli öğretmenlik uygulaması ile gençlerimiz kölelik düzeninde çalıştırılıyor.

Veliler dertli, öğretmenler umutsuz, öğrenciler geleceğe kaygıyla bakıyor. Peki, bu tabloyu kim düzeltecek?

Devletin verdiği kitaplar neden kullanılmıyor?

Eğer kitaplar yetersizse, meb bu kitapları neden hazırlıyor?

Neden ek kitaplar bir ticaret unsuru haline getiriliyor?

Mülakat neden hâlâ kaldırılmadı? Öğretmenlerimizin hakkı neden gasp ediliyor?

Biz diyoruz ki:

Eğitim ticaretin değil, eşitliğin alanı olmalıdır.

Velilerimizin sırtına yeni yükler bindirilmemeli, çocuklarımızın geleceği paraya bağlanmamalıdır.

Yeni eğitim-öğretim yılı başladı. Ancak velilerimizin ve öğretmenlerimizin yaşadığı sıkıntılar giderek büyüyor.

elilerimiz, artan okul masraflarıyla boğuşurken bir de ek ders kitabı dayatması ile karşı karşıya bırakılıyor. Devlet, milyonlarca öğrenciye ücretsiz ders kitabı dağıtırken, ne yazık ki bazı öğretmenler ve okul idareleri “o kitaplar kullanılmıyor, bizim istediğimiz yardımcı kitabı alacaksınız” diyerek velileri zor durumda bırakmaktadır.

asgari ücretle geçinen, dar gelirli aileler, çocuklarının geri kalmaması için borçlanarak bu kitapları almak zorunda kalıyor. Eğitimde fırsat eşitliği böyle mi sağlanacak?

Bu sorunun yanında öğretmenlerimizin yaşadığı mağduriyetler de cabasıdır. Atama bekleyen binlerce öğretmenimiz varken, mülakat sistemi hâlâ kaldırılmamış, liyakat yerine torpil ve kayırmacılık kapıları aralanmıştır.

Genç öğretmen adaylarımız yıllarca emek verip sınav kazanıyor ama mülakatta eleniyor. On binlerce öğretmen işsizken, okullarda ücretli öğretmenlik uygulaması ile gençlerimiz kölelik düzeninde çalıştırılıyor.

Veliler dertli, öğretmenler umutsuz, öğrenciler geleceğe kaygıyla bakıyor. Peki, bu tabloyu kim düzeltecek?

Devletin verdiği kitaplar neden kullanılmıyor?

Eğer kitaplar yetersizse, MEB bu kitapları neden hazırlıyor?

Neden ek kitaplar bir ticaret unsuru haline getiriliyor?

Mülakat neden hâlâ kaldırılmadı? Öğretmenlerimizin hakkı neden gasp ediliyor?

Biz diyoruz ki:

Eğitim ticaretin değil, eşitliğin alanı olmalıdır.

Velilerimizin sırtına yeni yükler bindirilmemeli, çocuklarımızın geleceği paraya bağlanmamalıdır.

Öğretmenlerimiz mülakat oyunlarıyla değil, liyakatla atanmalıdır.

Ek kitap dayatmasına son verilmeli, öğretmen ve öğrencilerin ihtiyaç duyduğu kaynaklar devlet tarafından karşılanmalıdır.

Unutmayalım: bir ülkenin geleceği, eğitimine verdiği değerle ölçülür. Bugün velilerimizi ve öğretmenlerimizi görmezden gelenler, yarın ülkenin geleceğini karartmış olacaktır.

Öğretmenlerimiz mülakat oyunlarıyla değil, liyakatla atanmalıdır.

Ek kitap dayatmasına son verilmeli, öğretmen ve öğrencilerin ihtiyaç duyduğu kaynaklar devlet tarafından karşılanmalıdır.

Unutmayalım: bir ülkenin geleceği, eğitimine verdiği değerle ölçülür. Bugün velilerimizi ve öğretmenlerimizi görmezden gelenler, yarın ülkenin geleceğini karartmış olacaktır.

Milli eğitim bakanı Yusuf Tekin’in, atanamayan öğretmenlerin merdiven altı kurslarda çalışmasına “sınavı kazanamadıkları için öğretmen olamıyorlar” sözleri kabul edilemez.

Bu yaklaşım, yıllardır büyük fedakârlıklarla eğitim fakültelerini bitiren, kpss’de defalarca sınav stresine giren yüzbinlerce gencin emeğini yok saymaktır.

Sorumluluk öğretmen adaylarında değil, sistemdedir

Türkiye’de eğitim fakültelerinden mezun olan her genç öğretmen adayı, devletin üniversitelerinde yıllarca okuyarak mesleğe hazırlanıyor. Bu gençlerin atanamaması onların yetersizliğinin değil, plansız ve liyakatsiz eğitim politikalarının sonucudur. Yetersiz kontenjan, mülakat sistemi ve yanlış personel planlaması nedeniyle binlerce genç ya işsiz kalmakta ya da düşük ücretlerle özel kurslarda çalışmak zorunda bırakılmaktadır.

Gerçekleri görmezden gelmek çözüm değil

Sayın bakanın asli görevi, bu mağduriyeti görmezden gelmek değil, çözüm üretmektir. Bugün köylerde, kırsal bölgelerde, büyükşehirlerde öğretmen açığı hâlâ büyüktür. Binlerce ücretli öğretmen çok düşük maaşlarla derslere girerken, ataması yapılmayan gençler bekletilmektedir. Bu tabloyu görmezden gelip “atanamayanlar başarısız” demek, devletin eğitim politikalarındaki yanlışları perdelemeye çalışmaktan başka bir şey değildir.

Öğretmen adaylarına karşı küçümseyici bir dil kullanmak, geleceğin öğretmenlerine hakarettir. Eğitim politikası ancak adalet, liyakat ve planlama ile düzeltilebilir. Atanamayan öğretmenler, sorunun değil; yıllardır yanlış yönetilen sistemin mağdurlarıdır. Milli eğitim bakanlığı’nın görevi de onları suçlamak değil, çözüm üretmektir.

Yakup evren Ortaokulu’nda milli değerlere vurulan bu darbeyi asla kabul etmiyoruz!

Afyonkarahisar Yakup evren Ortaokulu’nda, istiklal marşı okunurken Türk Bayrağı’nın göndere çekilmediği, okul bahçesinde Atatürk büstünün bulunmadığı ve sınıflarda atatürk posterlerinin yer almadığı tespit edilmiştir. İlk gün tepkimizi ortaya koyduk fakat buradan bir kez daha seslenmek istiyoruz.

Bu manzara, yalnızca büyük bir ihmal değil; cumhuriyetimizin kurucusu gazi Mustafa Kemal Atatürk’e, istiklal mücadelemizin simgesi olan bayrağımıza ve şehitlerimizin hatırasına yapılmış açık bir saygısızlıktır. Afyonkarahisar gibi kurtuluş Savaşı’nın destansı şehri olan bir yerde bu aymazlık kabul edilemez, affedilemez!

Yakup evren ortaokulu yönetimine soruyoruz:

Türk bayrağı o gün neden göndere çekilmedi?

Atatürk büstü o gün neden yoktu?

Sınıflarda Atatürk posterleri neden o gün yoktu ?

Bu soruların cevabı basit bir şekilde “okul yeni eksikleri var” değildir! Bu, milli değerlerimizi hiçe sayan, cumhuriyetimizin temellerine saldıran bir anlayışın ürünüdür.

Üstelik basın açıklamamızın ardından aynı gün içerisinde eksikliklerin giderilmesi, bu olayın ihmalle değil açık bir duyarsızlıkla, hatta kasıtlı bir vurdumduymazlıkla ortaya çıktığını göstermektedir. Madem bu kadar kısa sürede yerine getirilebiliyordu, neden bugüne kadar yapılmadı? Hiçbir mazeret kabul edilemez!

Şunu da açıkça ilan ediyoruz: eğer gerekseydi, Türk Bayrağı’nı da atatürk büstünü de biz iyi parti olarak anında temin eder, Yakup Evren Ortaokulu’nun bahçesine ve sınıflarına yerleştirirdik. Milletimizin değerleri bizim için her türlü mazeretten daha büyüktür!

Bu olayı suskunlukla örtbas etmek asla mümkün değildir, kimse sessizlikle bu rezaleti ödüllendiremez. Gereğinin yapılmasının ve sorumluların hesap vermesinin takipçisi olacağız!

Buradan açıkça ilan ediyoruz:

Bu ihmali yapan sorumlular derhal görevden alınmalı, hesap vermelidir

Milli eğitim müdürlüğü bu olayı derhal incelemeli, kamuoyuna tatmin edici açıklama yapmalıdır.

Bizim için bayrak; şehitlerimizin kanı, bağımsızlığımızın sembolü, namusumuzdur. Atatürk; bu vatanın kurtarıcısı, milletimizin yol göstericisidir. Bunları yok sayan, görmezden gelen her anlayış milletimizin düşmanıdır.

Yakup evren Ortaokulu’ndaki bu utanç verici tablo, yalnızca bir okulun değil, tüm eğitim sisteminin milli kimliğine vurulmuş bir darbedir. Buna asla göz yummayacağız!

Afyonkarahisar’da sağlıkta atama rezaletine son verilsin!

Afyonkarahisar’da sağlık sistemi iflasın eşiğine sürüklenmektedir.

Afyonkarahisar devlet hastanesi artık hasta yükünü taşıyamaz hale gelmiş, vatandaşlarımız randevu bulmak için aylarca beklemek zorunda kalırken, iktidar temsilcileri ve bürokratlar sağlık hizmetini geliştirmek yerine koltuk kavgasına saplanmıştır.

Bugün iktidarın gündemi “kimin adamı başhekim olacak” tartışmasıdır; oysa Afyonkarahisar’ın gündemi modern, büyük ve tam teşekküllü bir yeni devlet hastanesidir.

Daha vahimi, Afyonkarahisar’da yıllarını bu şehre adamış, son derece liyakatlı, tecrübeli ve başarılı bürokratlarımız varken, onların emeği ve bilgisi hiçe sayılarak dışarıdan isimler gündeme getirilmektedir. Bu noktada kamuoyunun sormaya hakkı vardır:

Afyonkarahisar’ın öz evlatları dururken neden dışarıdan isimler getiriliyor?

Bu gelecek kişiler kiminle bağlantılıdır, kimin arkadaşıdır, kimin yakınıdır?

Liyakatin, emeğin, tecrübenin bir kıymeti yok mudur?

Sağlık, siyasi bağlantıların tatmin edildiği bir alan olamaz.

Afyonkarahisar halkı kendi evlatlarına güvenmekte, liyakatli bürokratlarının önünün açılmasını istemektedir.

Bizler biliyoruz ki Afyonkarahisar’ın yetişmiş kadroları vardır ve bu şehrin sorunlarını en iyi bilenler de yine bu şehrin öz evlatlarıdır.

İlçelerimizdeki hastaneler ise neredeyse birer “sağlık ocağı” görünümüne düşürülmüştür. Personel eksik, cihazlar yetersiz, donanımlar bozuk… Vatandaşlarımız en basit tedavi için dahi merkeze gelmek zorunda kalmaktadır. Bu durum kabul edilemezdir.

Buradan bir kez daha sesleniyoruz:

Afyonkarahisar’ın ihtiyacı, başhekimlik koltuğu için kavga eden siyasiler değil, halkının sağlığını önceleyen yöneticilerdir.

Fatih Mahallesi’nde Coşkulu Gece
Fatih Mahallesi’nde Coşkulu Gece
İçeriği Görüntüle

Afyonkarahisar’ın ihtiyacı, çağın gerekliliklerine uygun, modern ve büyük kapasiteli yeni bir devlet hastanesidir.

İlçelerimizdeki hastaneler güçlendirilmeli, vatandaşlarımızın en temel hakkı olan sağlık hizmeti siyasi çıkarların kurbanı edilmemelidir.

Sağlıkta atama rezaleti, liyakatlı kadroların göz ardı edilmesi ve dışarıdan isimlerin dayatılması Afyonkarahisar halkının vicdanını yaralamaktadır. Biz bu oyunun takipçisi olacağız, Afyonkarahisar’ın sağlığını kimsenin siyasi hırslarına teslim etmeyeceğiz.

İş bilmezlik yüzünden milletin parası çöpe atılıyor!

çay ilçesine bağlı inli köyü ile Karacaören kasabası arasındaki 11 kilometrelik yol, 2024 yılında il özel idaresi tarafından sıcak asfalt yapılarak hizmete açılmıştı. Yolun yapılması bizleri de ziyadesiyle memnun etmişti. Çünkü yol medeniyettir; şehirleri, köyleri birbirine bağlayan yollar insanların hayatını kolaylaştırır, ekonomiye katkı sağlar.

Ancak ne yazık ki daha bir yıl bile dolmadan bu yol, liyakatsiz ve iş bilmez kişiler yüzünden yeniden tamirata muhtaç hale gelmiştir. Devletin kasasından milyonlarca lira harcanarak yapılan yol, sağlam bir altyapı oluşturulmadan, “ben yaptım oldu” anlayışıyla yapılmış; şimdi ise yeniden tamirat için neredeyse ilk harcanan miktarın yarısı kadar para çıkmaktadır.

Bir yol bir defa sağlam yapılır!

Eğer ilk günden itibaren sağlam bir şekilde, doğru mühendislik hesaplarıyla, ehil kadrolarla bu yol yapılmış olsaydı; kolay kolay bozulmayacak, yıllarca milletimize hizmet edecekti. Ama iş bilmez ve liyakatsiz ekiplere güvenilip devletin yatırımları onlara teslim edilirse, sonuç ortadadır: 30 milyona yapılacak iş 50 milyona mal olmuş, milletin alın teriyle ödediği vergiler adeta çöpe atılmıştır.

Yetkililere açık uyarımızdır

Buradan il özel idaresi yetkililerini uyarıyorum:

Bu işin sorumluları kimse ortaya çıkarılmalı, gereken yapılmalıdır.

Liyakatsiz, tecrübesiz, sadece koltuk dolduran kişilerle değil; işin ehli, işine sahip çıkan kadrolarla çalışılmalıdır.

Yatırımlar daha kaliteli, daha uzun ömürlü ve milletin parasını heba etmeyecek şekilde yapılmalıdır.

Vatandaşlarımızdan bu yol hakkında çok sayıda şikayet gelmektedir. Milletin parasının bu kadar hoyratça harcanmasına sessiz kalmamız mümkün değildir. Bu yaşanan rezaletin takipçisi olacağız, kamu kaynaklarının heba edilmesine göz yummayacağız!

“toki, dar gelirlilerin hakkını satamaz!”

Fethibey kasabasında milli emlak tarafından dar gelirli vatandaşlarımız için konut yapılması amacıyla Toki’ye devredilen 160.000 metrekarelik alanın satışa çıkarılması milletin vicdanını yaralayan bir skandaldır. Aynı durum birçok ilçede de yaşanmakta, dar gelirli yurttaşlarımızın umutları yok edilmektedir.

“TOKİ’nin görevi satmak değil, yapmak!”

Toki’nin asli görevi dar gelirliye, emekliye, yetim ve öksüze ev yapmak, sosyal devlet anlayışını güçlendirmektir. Ancak bugün görüyoruz ki toki, sosyal konut yapmak yerine arsaları satışa çıkararak bir emlak şirketi gibi davranmaktadır. Bu milletin alın teriyle ayrılan arsaların, ihalelerle birilerine peşkeş çekilmesi kabul edilemez!

“iktidar halka söz verip rantçılara hizmet ediyor”

İktidar yıllardır vatandaşa “sosyal konut” sözü veriyor. Ama iş icraata gelince dar gelirliye ev değil, yandaşa rant çıkıyor. Vatandaşa söz verip yerine getirmeyen, umutları yok eden bu anlayış milletin sabrını taşırmıştır. Bu topraklar garip gurebanın umudu için ayrılmıştır, kimsenin ticari malı değildir!

“kış kapıda, halk barınma derdiyle baş başayken…”

Bugün Afyonkarahisar’da ve ülkenin dört bir yanında vatandaşımız kira ödeyemez, doğalgaz ve elektrik faturalarıyla baş edemez durumdadır. İnsanlar kış günü çadırda yaşarken, TOKİ’nin arsaları satması vicdansızlıktır. Bu kararı alanlar bilsin ki, milletin hakkını satmaya kalkışanların karşısında dimdik duracağız!

“açık çağrımızdır”

TOKİ yönetimine ve siyasi iktidara açık çağrımızdır:

Bu satışlardan derhal vazgeçin!

Dar gelirlinin hakkına el uzatmayı bırakın!

Bu arsaları vatandaşın ev sahibi olabilmesi için kullanın!

Bizler bu meselenin peşini bırakmayacağız. Halkımızın alın teriyle kazanılmış haklarını savunmaya devam edeceğiz. Rant düzenine teslim olmayacağız.

9 eylül 2025’te resmî gazete’de yayımlanan 10380 sayılı cumhurbaşkanlığı kararı ile, büyükşehir belediyesi statüsündeki illerin nüfusu 30 bini aşan ilçelerinde faaliyet gösteren esnafımızın 1 ocak 2026 itibarıyla basit usulden çıkarılarak gerçek usulde vergilendirileceği açıklanmıştır. Bu karar, zaten ekonomik kriz altında ayakta kalmaya çalışan yüz binlerce küçük esnafımız için adeta bir yıkım fermanıdır.

500 bin esnaf yeni yüklerle karşı karşıya

Küçük esnafı bitirecek karardan derhal vazgeçilmelidir!

Bu düzenleme ile yaklaşık 500 bin esnafımız gerçek usule geçerek ökc (ödeme kaydedici cihaz) kullanmak zorunda kalacaktır. Bu, sadece yeni cihaz masrafı değil, aynı zamanda muhasebe ücretleri, defter masrafları ve ağır vergi yükleri anlamına gelmektedir. Halihazırda kiralara, elektrik ve doğalgaza gelen fahiş zamlarla, bağ-kur primleriyle, adaletsiz vergi sistemiyle boğuşan esnafımıza bu yükü bindirmek akıl ve vicdanla bağdaşmamaktadır.

Küçük esnaf halkın en yakın dayanağıdır

Basit usulde çalışan küçük esnaf, mahallenin bakkalıdır, terzisidir, berberidir, kahvecisidir. Yani şehrin neşesi, halkın hayat damarlarından biridir. Onların yaşatılması, aslında halkın ucuz ve erişilebilir hizmete ulaşmasının teminatıdır.

Bugün küçük esnafın yükünü artırmak, halkın cebinden daha fazla para çıkmasına, kepenklerin birer birer kapanmasına, işsizliğin ve toplumsal huzursuzluğun artmasına yol açacaktır.

Destek beklerken darbe vuruluyor

Devletin yapması gereken;

Vergi yükünü artırmak değil, adaleti sağlamak,

Bağ-kur primlerine muafiyet getirmek,

Kira ve enerji desteği vermek,

Esnafı güçlendirecek teşvik paketleri hazırlamaktır.

Ama görüyoruz ki iktidar, halkla bütünleşmiş küçük esnafımıza destek olmak yerine, onları zor durumda bırakacak düzenlemelere imza atmaktadır.

Karardan dönülmeli, esnafın sesi duyulmalıdır

Buradan hükümete ve ilgili bakanlıklara açık çağrımızdır:

Bu karar derhal geri çekilmeli, küçük esnafımızı yaşatacak, moral ve motivasyonunu artıracak destekleyici adımlar atılmalıdır.

Unutulmasın ki mutlu esnaf, mutlu halk demektir. Esnafı yok sayan bir ekonomi politikası, hem ülkemize hem de milletimize kaybettirir.

İyi parti il başkanı Muhammet Mısırlıoğlu iyi partide kongre sürecinin başladığını ifade ederek iyi parti üyelerini cumartesi günü yapılacak olan merkez ilçe delege seçimine davet ederek iyi parti genel başkan yardımcısı Afyonkarahisar milletvekili seçim, hukuk ve parlamento ilişkileri başkanı Hakan Şeref Olgun’un iyi partililere göndermiş olduğu mektubu okudu.

Kıymetli dava arkadaşım,

İyi parti, bir umut hareketi olarak doğdu. Zor zamanların, karanlık tabloların içinde “ben varım!” Diyen cesur insanların emeğiyle büyüdü. Siz de bu büyük yürüyüşe bir yerinden omuz verdiniz, katkı sundunuz. Zaman geçse de, mekanlar ayrı düşse de, gönüllerde bıraktığınız iz silinmez. Sizi tanıyan, birlikte yürüyen herkesin yüreğinde yeriniz baki…

Bu satırları bir milletvekili sıfatıyla değil; aynı ideal uğruna yol almış bir kardeşiniz olarak yazıyorum. İYİ parti’nin hikayesi, sadece bir siyasi partinin değil, bir milletin yeniden ayağa kalkma azminin hikayesidir. Bu hikayede sizin de alın teriniz, emeğiniz, hayalleriniz, umutlarınız var. Ve bugün geldiğimiz noktada, bu hikayenin yarım kalan sayfalarını birlikte tamamlamak, yeniden omuz omuza yürümek istiyoruz.

Biliyorum…yoruldunuz… kırıldınız… ama şunu tüm samimiyetimle ifade etmek isterim ki; duygularınızın yaşanmışlıklarınızın farkındayız. Ve bu farkındalıkla, gönlünüze dokunmak, sizinle yeniden bir araya gelmek istiyoruz. Çünkü hiçbir emek unutulmaz. Hiçbir katkı göz ardı edilmez. Hiçbir yol arkadaşı gözden çıkarılmaz.

Bu mektup; “geri dön “ çağrısı değil, “birlikte yeniden başlama” teklifidir.

Bu mektup; eski defterleri açmak için değil, yeni bir sayfayı birlikte yazmak içindir.

Bu mektup; siyasi hesapların değil, insani bağların mektubudur.

Kırgınlıkları konuşarak aşarız, dargınlıkları yüz yüze, göz göze çözeriz. Çünkü biz birlikteyken güçlüyüz. Afyonkarahisar’dan başlayarak Türkiye’yi yeniden iyilikle, umutla, adaletle buluşturmak en büyük temennimizdir. Vakit yeniden buluşma, yeniden kucaklaşma, yeniden umut olma vaktidir.

Kapımız da açık, gönlümüz de…

Gelin kaldığımız yerden devam edelim…

Gönülden selam ve muhabbetlerimle..

İYİ parti genel başkan yardımcısı

Afyonkarahisar milletvekili

Av. Hakan Şeref Olgun

Sayın milletvekilimizin çağrısını bende yineliyor kuruluşumuzdan bugüne partimize katkı sunan destek olan tüm yol ve dava arkadaşlarımı yeniden başlamaya davet ediyor omuz omuza kolkola türk milletinin son kalesi olan iyi partimize sahip çıkmaya davet ediyorum.