1995 yılında genelkurmay başkanlığı, “politik-askeri durum değerlendirmesi” başlıklı bir
PKK GERÇEKTEN SİLAH BIRAKTI MI?
Peki PKK'nın ana stratejisi neydi? Onu da hatırlayalım...
1995 yılında genelkurmay başkanlığı, “politik-askeri durum değerlendirmesi” başlıklı bir belge hazırladı. Belgede, terör örgütünün “dört aşamalı hedef stratejisi”, özetle şöyle ifade ediliyordu:
“-bölücü terör örgütü, ilk aşamada, kültürel ve sosyal bazı hakların temin edilmesini,
-ikinci aşamada özerk veya federasyon tipi bir yönetim sisteminin oluşturulmasını,
-üçüncü aşamada, ülkemiz topraklarında sözde kuzey Kürdistan devletinin kurulmasını,
-son aşamada ise bağımsız ve birleşik sözde büyük Kürdistan devletinin oluşturulmasını hedeflemiştir.
örgüt, belirlediği bu dört aşamalı nihai hedefine ulaşmak için Marksist-Leninist her örgüt gibi halk ayaklanması stratejisini esas almıştır. Bölücü terör örgütü halk ayaklanması stratejisine uygun olarak;
-ilk aşamada fikir oluşturmayı ve kadrolaşmayı da içeren hazırlıkların tamamlanmasını,
-ikinci aşamada silahlı propaganda, orta ve yüksek yoğunlukta terör eylemlerinin icra edildiği, stratejik savunmaya geçilmesini,
-üçüncü aşamada, cepheleşme ve ordulaşmanın büyük ölçüde tamamlandığı, güvenlik güçleri ile örgüt arasında güç dengesinin sağlandığı, stratejik denge kurulmasına ulaşılmasını,
-son aşamada ise yaygın halk hareketlerinin yer yer halk ayaklanmalarına dönüştüğü ve bölgedeki otoritenin örgüt lehine geliştiği stratejik saldırıya geçilmesini esas almıştır."
Şimdi gelelim 5-7 Mayıs tarihlerinde yapılan PKK’nın fes kararı yayınladı. Metin tam 4 sayfa
Okumaya başladığınızda yukarıdaki sözlerin. Biraz daha ileri götürdükleri ve cümleler arasında öyleleri var ki tam anlamı ile bölünme.
. Partimiz PKK; kaynağını Lozan Antlaşması ve 1924 Anayasasından alan Kürt inkâr ve imha siyasetine karşı, halkımızın özgürlük hareketi olarak tarih sahnesine çıktı. Doğuşunda reel sosyalizmin etkilerini yaşadı ve ulusların kendi kaderini tayin hakkı ilkesini benimseyerek, silahlı mücadele stratejisi temelinde meşru, haklı bir mücadele yürüttü. PKK katı Kürt inkârının, buna dayalı imha siyasetinin, soykırım ve asimilasyon politikalarının egemen olduğu koşullarda şekillendi. 1978’den başlayarak yürüttüğü özgürlük mücadelesiyle Kürt varlığını kabul ettirmeyi ve Kürt sorununun Türkiye’nin temel realitesi olarak görülmesini esas aldı. Bu temelde başarıyla yürüttüğü mücadele sonucunda halkımız adına diriliş devrimini gerçekleştirerek bölge halklarının özgürlük umudu ve onurlu yaşam arayışının sembolü haline geldi.
"PKK’nin Olağanüstü 12. Kongresi PKK mücadelesinin, halkımız üzerindeki inkâr ve imha siyasetini parçaladığını, Kürt sorununu demokratik siyaset yoluyla çözme noktasına getirdiğini, bu yönüyle PKK’nin tarihi misyonunu tamamladığını değerlendirdi. Bu temelde PKK 12. Kongresi, pratikleşme süreci Önder APO tarafından yönetilmek ve yürütülmek üzere PKK’nin örgütsel yapısının feshedilmesi ve silahlı mücadele yöntemini sonlandırması kararlarını alarak PKK adıyla yürütülen çalışmaları sonlandırdı.
Kürt inkâr ve imha siyasetinde ısrar ederek savaşı tırmandırması neticesinde bu yeni süreç sabote oldu. Binlerce köy boşaltılıp yakıldı. Milyonlarca Kürt yerinden yurdundan edildi, on binlercesi işkencelerden geçirilerek zindanlara atıldı ve binlercesi ise faili meçhul biçimde katledildi. Buna karşılık Özgürlük Hareketi hem nicel hem nitel olarak büyüdü, gerilla savaşı Kürdistan ve Türkiye’ye yayıldı. Gerillanın yürüttüğü savaşın etkisiyle Kürt halkı serhildanlara kalktı. Böylece her iki taraf açısından savaş temel seçenek haline getirildi. Savaşın karşılıklı olarak tırmandırılmasının yarattığı tekrar aşılamadı. Böylelikle Önder APO’nun Kürt sorununu demokratik ve barışçıl yollardan çözme çabaları sonuçsuz kaldı."
Peki, Teröristbaşı Öcalan ile sürdürülen müzakere sürecinde tarafların beklentisi nedir?
Projenin başlatıcısı olan AKP ve MHP ”Terörsüz Türkiye” istediklerini söylüyor. “Bunun karşılığında herhangi bir konuda pazarlık yok” mesajı veriyorlar.
Fakat kapı arkasında konuşulanları ve PKK tarafının taleplerini DEM yetkilileri, Kandil ve Suriye’deki uzantılarının açıklamasından öğreniyoruz. Terörist başının, hapisteki ve dağdaki teröristlerin affından başlayıp, Anayasa’da Türk Kimliğinin yanında Kürt ve Arapların kurucu unsur olarak kabulü, Eğitim dilinin Türkçe olması şartının kaldırılması gibi hepsi ayrılıkçıların dile getirdiği talepler gündemde.
“Ülkesi ve milleti ile bölünmez bir bütün” olmaktan çıkarılarak, Türkiye’nin kolayca bölünebilecek bir federasyona dönüştürülmesi isteniyor.
Peki, bu projeyi yürüten AKP kendi tabanındaki ve MHP kendi tabanının tamamını oluşturan Atatürkçü/Türk Milliyetçilerine fikrini sordu mu?
Bu arada CHP Genel Başkanı Özgür Özel ve ekibi ile Ekrem İmamoğlu da DEM ve Sırrı Süreyya Önder övgüleri yapmakta.
AKP/ MHP/ DEM Projesine destek veren CHP, Atatürkçü/Milliyetçi/Ulusalcı kitlesine sorarak mı bu kararı verdi?
CHP’li olmadığı halde, iktidarın hukuksuzluklarına karşı çıktığı için Ekrem İmamoğlu’nu destekleyen, iktidara tepki olarak CHP’nin mitinglerine katılan Atatürkçü/ Milliyetçileri küstürmek pahasına bu tavır doğru mudur?
Yaklaşık yüzde 70’lik Atatürkçü/ Türk Milliyetçisi seçmen havuzundan aldıkları oyları kaybetmek pahasına yüzde 2 ayrılıkçı PKK/DEM’liyi memnun etmeye çalışmanın politik mantığını anlamak kolay değil....
Milletimizi PKK fes edildi yalanı ile kandırılarak anayasa değişikliği ile ilk 4 maddeye değinilmese bile onların koruyucusu olan 41 ve 66. Maddelerin kaldırılması ile Lozan ve Kürt halkı serhildanlara kalkması gibi milli birliğimizi gelecekte bütünlüğümüzü bozacak söz ve atıflara siyasi erkten kalıcı ve yazılı cevap verilmemesi düşündürücüdür. Yine belirtelim ki KCK çatı örgütü dururken PKK’ın fes edilmesinin bir anlamı yoktur. Bazı gelişmeleri de ileri günlerde görüp değerlendirmek dileğiyle. Zaferi anlamlandığı Kocatepe’den selamlar.
İbrahim AYAN