21. yüzyılda bütün insanların ortak düşüncesi, köleliğin tarihe karıştığı yönündedir.

MODERN KÖLELİK

21. yüzyılda bütün insanların ortak düşüncesi, köleliğin tarihe karıştığı yönündedir. Bilindiği gibi, kölelik; toprağa, üretim araçlarına ve yönetime hâkim olan güçlerin, diğer insanları karın tokluğuna çalıştırmalarıdır. Aynı zamanda bu insanları, temel insan hak ve özgürlüklerinden de yoksun bırakmalarıdır.

Kölelik, çağlar boyunca insanlığın yüz karası olarak uygulanmış, bir kısım insanlar, kendileri gibi insan olan; insanlık âleminin başka bir bölümünü, çeşitli oyun­larla tuzağına düşürerek köleleştirmiş ve o insanları, çoğu zaman hayvan yerine koymuştur.

Köleliğin çağlar boyunca var olduğunu biliyoruz. Bu uygulama her zaman aynı olmamıştır. Yani, her zaman bir kısım insan, Afrika’da olduğu gibi, köyleri basıp eline geçirebildiği herkesi gemilere doldurup, ülkesine götürüp köle pazarlarında satmamıştır. Günümüzde kölelik insanlara yaşadıkları kendi topraklarında uygulanmaktadır. Bunun da uygulamasını açıklamakta fayda var.

Yeni Dünya Düzeni

Bu düzeni kurmaya çalışanlar, kendilerini, Kutsal saydıkları kitapta, “Allah’ın oğulları” olarak tanımlayan, ABD’deki birçok küresel şirkete sahip ( Aslen Yahudi olan) kişiler büyük para kaynakları ile büyük devletlerin yönlendirmekte ve yönetimini kontrol etmektedir. Bunu en iyi örneği ABD’dir.

Küresel imparatorluğu kurmaya çalışanlar, kendi kontrolleri dışında ve kendi belirledikleri güçlerden başka, yeryüzünde kendilerine karşı koyacak güç oluşmasını istememektedirler. Bunun için de, kendilerince potansiyel tehlike olarak gördükleri ulus devletleri, çeşitli yollarla parçalayarak güçsüzleştirmekte ve kendileri için tehlike oluşturmasını baştan engellemektedirler.

Yugoslavya’da yaptıkları ve bugün Kuzey Irak’ta, yarın Türkiye’de yapmak istedikleri gibi. Geç­mişte Osmanlı’dan kopardıkları Arap âlemini, ellerine cetveli alıp haritanın başına geçerek nasıl kırk parçaya ayırmışlar ve petrol gibi bir gücü kendi kontrollerine almışlarsa, bugün de kendileri için tehlike gördükleri ulus devletleri, her türlü aracı kullanarak parçalamaktadırlar. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin yakın gelecekte, Orta Asya’da bağımsızlığını kazanmış Türk Cumhuriyetleri ile bir güç oluşturup, İslâm âlemini de yanma alarak dünyanın süper gücü olabileceğini kestiren bu güçler, şimdiden gerekli önlemleri alarak Türkiye’nin yolunu kapat­mak istemektedir. Basın yayın aracı kullanılarak, beyinler bombardıman edil­mektedir. İnsanlar aç bırakılarak ülke, millet ve devlet sorun­larını düşünemez hale getirilmektedir. IMF ve Dünya Bankası aracılığı ile ekonomimizi diledikleri gibi yönetmekte, bizi her gün biraz daha içinden çıkamayacağımız bir borç batağına sürüklemektedirler. Kısaca özetlemek gerekirse, Yeni Dünya Düzeni”, kendilerini “Allah’ın oğulları” ilân edenlerin, yeryüzünde kurmak istedikleri “Tek Dünya Devleti” veya diğer adıyla “Küresel Kraliyetin” bugünkü adıdır, Kendi elleriyle yazdıkları kutsal(!) kitaplarında bunun bütün ayrıntıları mevcuttur. Yeni Dünya Düzeni’nin oluşturulmasında uygulanan ve bugün, hedef ulus devletlerde sıkça duyduğumuz “Küreselleşme”, “Globalleşme” kavramları var. Bu kavramlar hedef ülkelerin insanlarına âdeta birer kurtuluş reçetesi gibi sunulmaktadır.

KÜRESELLEŞME

Küresel kraliyet, tüm yeryüzü kaynaklarını kontrolü altına almak için, yeni ekonomik modeller önermektedir insanlığa. Sadece önermekle de kalmayıp dayatmaktadır. Küreselleşme kavramının ana teması, bütün dünya ülkelerinin birbirleriyle ticaret yapması esasına dayanır. Burada gözden uzak tutulan, gelişmesini tamamlayamamış veya geliş­memiş ülkelerin, gelişmiş ülkelere ne satacağıdır. Kurulmaya çalışılan sistemle, az gelişmiş ve gelişmemiş ülkeler, gelişmiş ülkelerin açık pazarı haline getirilmeye çalışılmaktadır. Böylece, gelişmesini tamamlama fırsatı yakalayamayacak olan hedef ülke, sonsuza dek “Küresel Kraliyet’’in sattıkları ile yaşamaya alışacaktır. Bunun diğer adı ise köleliktir. nerede çalışacak? Tabii ki “Küresel Krallığın” iş yer­lerinde. Çünkü kaynaklan ve üretim araçları ele geçirilmiş olan ülkede, insanların çalışabileceği yerler de otomatikman bu küresel güce ait olacaktır. Bu duruma getirilmiş ülkelerdeki insanlar ise, tüketimden başka bir şey düşünmeyen sürüler haline geleceklerdir. Bunu desteklemek için, küresel kraliyet, ülkelerin, milletlerin, insanların kültür değerlerini de sürekli törpüleyecek ve onları bir daha bir araya gelip bir millet oluş­turamayacak hale getirecektir. İşte bu anlatmaya çalıştığımız durumun en net ve kısa adı “Kölelik’tir. Zaten arzulanan ve ulaşılmaya çalışılan kesin hedef de budur.

TARIM POLİTİKALARININ AMACI:

Bugün ülkemizde ve diğer hedef ülkelerde uygulanan tarım politikalarına çok dikkat etmek gerekmektedir. Ülkemizde son dönemlerde çıkarılan uyum yasaları çerçevesinde, hemen hemen yapılmakta olan tarımın tamamından vazgeçilerek, alternatif tarım ürünlerine yönelmemiz istenmektedir. Ancak bu “Alter­natif tarım ürünleri”nin neler olduğu bilinmemektedir.

Hatırlanacağı üzere, çıkarılan yasalardan bazıları ile hububat ekimi, şekerpancarı ekimi ve tütün, ekimi konusunda bir takım düzenlemelere, kısıtlamalara, kota uygulamalarına gitmemiz isteniyor. belli bölgelerde fındık ağaçlarım sökenlere prim dağıtılıyormuş. Uygulanmaya çalışılan tarım politikaları sayesinde, temel tüketim maddelerimizden olan, un, ekmek, şeker, tütün gibi tüketim maddelerini dışarıdan almak zorunda kalacağız.

Bu ülkenin petrolü, madenleri, doğal gazı, su kaynakları, turizm potansiyeli, genç ve dinamik insan potansiyeli niçin aktifleş­tirilerek üretime geçilmiyor da, kimin hesabına çalıştığı bilin­meyen, kerameti kendinden menkul dervişlerin afra tafrası çekiliyor?

Bugün uygulatılmaya çalışılan tarım politikalarının amacı, ülkemizde üretimi zaafa uğratmaktır.

Bugün uygulatılmaya çalışılan tarım politikalarının amacı, ülkemizde üretimi zaafa uğratmaktır. Zaten, zararına yapılmakta olan tarımsal faaliyetleri, karşılıksız yardımlarla tamamen bi­tirmektir.

AB kollarım açmış da, “Yeter ki Türkler bize gelsin. Bütün birikimimizi onlara aktararak, kişi başına düşen milli gelirlerini on bin dolara çıkaralım ” mı diyorlar? Yoksa şu anda tek taraflı uygulanmakta olan “Gümrük Birliği” gara­betinde olduğu gibi, her şeyi kendilerine mi yontacaklar?

Karşı çıkınca da, bizi bir türlü içine kat­madıkları “Avrupa Ordusu” sağ olsun(!)

ULUS DEVLETLERİN PARÇALANMASI

Yazımızın başında da anlattığımız gibi, “Yeni Dünya Düze­ni’ni kurmak isteyenlerin” ilk amacı, ulus devletleri “Mozaikleştirerek” federasyonlara bölmek, sonra da bu federasyon içindeki “Federe devletçikleri” destekleyerek sahte bağımsızlık hareketleri yaratmaktır. Bu bölücü, yıkıcı faaliyetlere destek vererek, ulus devletleri işlemez hale getirmek. Yani, mozaik­leri bir arada tutan çerçeveyi kırmak ve ulus devletin dağıl­masını sağlamaktır. Böylece her federe devletçik çok daha kolay kontrol edilebilecektir. İç işlerinde bağımsız olacak olan bu devletçikler dış yardım, iş birliği vs. adlan altında, sömür­gecilerle güç birliği oluşturacaklar ve tamamen bölünmenin yolunu açacaklardır. Böylece dünya haritası üzerindeki renk­ler gerçek anlamda bir “mozaik” oluşturacaktır. Ancak, bu da “emperyalistler” için yeterli değildir. İnsanları kesin olarak köleleştirebilmek için, bu küçük devletçiklerin içinde bile, daha küçük birimlere ayırma operasyonları başlayacaktır. Bunu da sağlayabilmek için, “Şehir Devletleri” gündeme gelecektir.

ŞEHİR DEVLETLERİ ve KÖLELİK

Şehir Devletleri, köleleştirme operasyonunun son halkası olup, “Küresel Krallığın ” son hedefidir. Bu aşamayı da ger­çekleştirdikten sonra, insanlar bir daha bir araya gelip milletleşme ve ulusal kültürlerini koruma sansı olamayacaklardır. Federasyonlar içinde yer alan şehir devletçikleri, ‘‘yerel yönetimleri güçlendirme “adı altında, tamamen birbirlerinden koparılacak, herkes kendi devletçiği içinde başının çaresine bakmak zorunda kalacaktır.

Bu dönemde mülkler sadece elitlerin olacaktır. “Yeni Dünya Düzeni”nde sadece «Elitler” ile onların köleleri olacaktır. Her şey onların mülkiyetinde olacaktır. İnsanlar ise onların fabrikalarında çalışmak zorunda olan zavallılar konumunda olacaktır. Onla­rın evlerinde kiracı olacak, onların araçlarına emaneten bine­cekler, onların adına ürettiklerini satın alabilmek için, posaları çıkana kadar çalışacaklardır. Aile kavramı olmayacak, belki de geçmişle bağın koparılması için ölenler yakılacak. Bütün işler izine tabi olacaktır.

Yeni Dünya Düzeni diye kurulmaya çalışılan tuzaktan kurtulmanın yolu birlik ve beraberliğimize sahip çıkmak, milli devletimize ve kültürümüze sıkıca sarılıp, Türkiye’nin tek vatan olduğu inancı ile yaşamaktır. Bu şekilde yaşarsak modern kölelikten kurtulma şansımız olur.

İbrahim AYAN