Ülkem son dönemde olmadığından fazla ateş çemberi içinde çevrilmiş bir vaziyette

TÜRKİYE’NİN YAPISAL SORUNLARI

Ülkem son dönemde olmadığından fazla ateş çemberi içinde çevrilmiş bir vaziyette yaşıyor. Güney’de Suriye, doğuda İran, kuzeyde ise Rusya-Ukrayna savaşı yanında Ülkem içinde de Terörsüz Türkiye açılımı ülkem insanını germiş bir vaziyette. Özellikle toplum birkaç parçaya bölünmüş vaziyette. Ülkemi saran bu ateş çemberinden çıkmanın tek çaresi içerdeki yapısal sorunları çözmekten geçiyor.

Gerçek bir toplumsal barışın sağlanması için, yoksulluk, adam kayırma, rüşvet, torpil ve ikizlik gibi yapısal sorunlar çözülmelidir. Ülke ekonomisini hırpalayan kamudaki lüks ve israf toplumun genel yaşam kalitesini ve ekonomik istikrarı olumsuz etkilemekte, refahı azaltmak­tadır Bu konu Türkiye'de uzun süredir tartı­şılan hem ekonomik hem de ahlaki boyutları bulunan önemli bir meseledir. Kamuda lüks ve israf, halkın vergileriyle elde edilen kaynak­ların nasıl kullanıldığına dair ciddi sorular doğuruyor. Bürokratlara iki daha fazla maaş, makam araçları, lüks lojmanlar ve lüks büro tefrişatları, yüksek kira giderleri gibi kalemler sık sık gündeme geliyor.

Özellikle ihtiyaç fazlası veya gösteriş amaçlı harcamalar kamu vicdanım zedeliyor. Üst düzey yöneticilerin özel güvenlik ve protokol uygulamaları, temsil ve ağırlama harcamaları, yurtdışı gezileri, hediyeler gibi kalemler gerek­lilik sınırını aşan boyuttadır. Kamu kurulula­rında enerji, kırtasiye, zaman gibi kaynakların verimsiz kullanımı da etkin bir israf biçimi olarak göze batıyor. Buna rağmen hadisenin hal yoluna konulması uğruna kayda değer bir şey yapılmıyor.

Vergi yükü artıyor ve vatandaşın ödediği vergilerin büyük kısmı israfa ve faize gidiyor. Eğitim tamamen elden çıkmış vaziyette sınav soruları çalınıyor. Öğretmen sorunları ve tayinler ayrı bir muamma, altyapı gibi temel hizmetlere ayrılan kaynakların büyük kısmı borç faizine veya gösteriş ile yap-işlet projelerine harcandığı için ( özellikle garantileri tutmayan köprü ve hava alanları) diğer yatırımlar aksıyor aksıyor.

İsraf arttıkça bütçe açıkları büyüyor, daha fazla iç ve dış borçlanmaya yol açıyor. Bu artış, kamu harcamalarının önemli bir kısmının ve­rimsiz ve plansız kullanıldığını gösteriyor. Vergi adaletsizliği ve artan faiz giderleri ekonomik motivasyonu ve güveni zedeliyor. Bunun önüne geçilmelidir.

Vatandaşlar, kamu kaynaklarının adil ve verimli kullanılmadığını düşündüğünde devlete duy­duğu güveni azalıyor. Asgarî ücretle geçinmeye çalışan milyonlar varken, kamu görevlilerinin lüks içinde yaşaması sosyal adaletsizlik hissini kuvvetlendiriyor. Lüks ve israf içeren kararların sorumlularının kamuoyuna karşı hesap ver­memesi, liyakat ve ehliyet eksikliği ve sınavsız atamalar, hizmet kalitesini düşürürken maliyet­leri artırmaktadır.

Ekonomik iyileşme sadece beton üretimi ve düzenlenmiş sipariş büyüme rakamlarıyla değil, kaynakların adil, verimli ve sürdürülebilir şekilde kullanılmasıyla mümkün olur. Ahlaki ve idari bir dönüşümle başlar. Kamuda lüks ve israfın önüne geçmek, bu dönüşümün ilk adımı­dır. İç ve dış şoklara karşı Türkiye ekonomisinin bir an önce düzeltilmesi hem toplumsal refah hem de millî güvenlik açısından kritik öneme sahiptir. Türkiye bu darboğazdan, bu ekonomik sıkışıklıktan kurtulup ayakları üzerinde dur­duğu takdirde önünde durulmayacak bir sele dönüşür. Memleketin tüm evlatlarına güven, huzur, refah ve mutluluk gelir. Temennimiz odur ki, bundan sonra sınırlarımızdan silah ve terör geçmeyecek, bunun yerine ticaret, barış ve kardeşlik geçecektir. Zira şurası çok açıktır: Dünya düzeninin coğrafyamıza müdahalesi ne dereke derinlere inerse insin insanımız kendi varoluşunun mayasına sırt çevirmemiştir.

İbrahim AYAN