12. kalkınma planı, orta vadeli program ve 2026 Cumhurbaşkanlığı yıllık programı geçen

MİLLİ EĞİTİMDE NEREYE YELKEN AÇIYORUZ?

12. kalkınma planı, orta vadeli program ve 2026 Cumhurbaşkanlığı yıllık programı geçen
aylarda açıklandı. Programda “yeni derslik inşaatları”, “okulların ve kurumların birleştirilmesi”, “okul
türlerinin değiştirilmesi” ile “binaların takası ve ortak kullanımı” başlıkları yer aldı. Biz öncelikler
geçmişte yapılanlar bir bakarak gelecek için bu programı irdelemeye çalışacağız.
Okul çağında olmasına rağmen eğitimin dışında yüz binlerce çocuk bulunuyor. 4+4+4
sistemine geçildikten sonra 12 yıl eğitim zorunlu olmasına rağmen çocukların büyük bir kısmı
ortaokuldan itibaren okulu bırakıyor. Milli Eğitim Bakanlığı’nın istatistiklerine göre her yıl 8’inci
sınıftan mezun olan çocuklar liseye kaydolmuyor. Üstelik bu çocukların sayısı hiç de az değil. 2017-
2018’den itibaren 8’inci sınıfa kadar okuyan yaklaşık 1,3 milyon çocuk açıköğretim de dahil olmak
üzere liselere kayıt yaptırmadı.
2017-2018 eğitim-öğretim yılında ortaokuldan 1 milyon 191 bin 856 öğrenci mezun oldu.
Ancak sonraki yıl liseye kayıt yaptıran öğrenci sayısı 1 milyon 55 bin 220’de kaldı. 2018-2019’da
benzer bir tablo ortaya çıktı. 2019-2020’de ise 4+4+4’ün ilk senesinde ilkokula başlayanlar
ortaokuldan mezun oldu. Bu da hem mezun sayısını hem de kayıt yaptırmayan sayısında artışa neden
oldu. Mezun olan öğrenci sayısı o yıl tam 1 milyon 700 bin 560’tı.
Ortaokuldan sonra en çok okul bırakan sayısı ise 2021-2022 mezunlarının arasından çıktı. 1
milyon 282 bin 838 öğrenci mezun olurken yaz tatilinden sonra liseye kayıt yaptıran sayısı 1 milyon 13
bin 744’te kaldı. Mezun istatistiğinin yayımlandığı son yıl olan 2022-2023’te ortaokulu bitiren öğrenci
sayısı 1 milyon 293 bin 22’ydi. Ancak geçen yıl bu çocukların 1 milyon 29 bin 423’ü liseye başladı.
Geçen yıl liseye hiç başlamadan eğitimi bırakan öğrenci sayısı 263 bin 599’da kaldı.
Bu yıllar boyunca toplam mezun olan öğrenci sayısı 7 milyon 865 bin 606 oldu. Fakat mezun olan
öğrencilerin 1 milyon 298 bin 116’sı okulu bıraktı. Okulu bırakan öğrenci oranı yüzde 16 olarak
gerçekleşti. Neredeyse her öğrenciden biri okula devam etmedi.(1)
MEB verilerine göre, 2024’e göre 2025’te fen ve Anadolu liselerinin kontenjanı 4 bin 80
azaltılırken imam hatip ve meslek liselerinin kontenjanı bin 919 arttı. Aytekin, bunun tesadüf
olmadığını, her yıl tekrarlanan bir politika tercihi olduğunu ifade etti. İllerde yürütülen çalışmalarla
özellikle Anadolu liselerinin kapatılarak meslek liselerine, MESEM’lere ve dört yeni okul modeline
dönüştürülmesinin hedefleniyor.
Okulöncesinden lise son sınıfa kadar aileler çocuklarının okuyabilmesi için uçuk paralar
harcamak zorunda kalıyor. 2011-2012 eğitim öğretim yılında ilköğretimde 32 bin 108 okulun 931’i,
lisede ise 9 bin 672 okulun sadece 885’i özeldi. Son yayımlanan veri olan 2023-2024’te ise ilkokulda
25 bin 245 okulun 2 bin 82’si, ortaokulda 18 bin 850 okulun 2 bin 232’si, lisede ise 12 bin 506 okulun
3 bin 218’i özel oldu. Verilen teşviklerle özel okulların sayısı her yıl daha da artmaya devam ediyor.
Aynı süreçte dikkat çeken bir diğer artış ise imam hatiplerde oldu. Ayrıca okullarda eğitimin dini sosu
arttıkça da geliri iyi olan aileler özellere mecbur bırakıldı. Parası olana seküler olmayana dini eğitim
dönemine geçildi. Anaokulu ücretleri dahi 1 milyon TL’yi geçti.
Yeni Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli’nde de aktif rol alan üç yapının (Maarif Platformu, Enderun
Özgün Eğitimciler Derneği, İstanbul Medeniyet Enstitüsü), çeşitli sermaye grupları, şirketleşmiş tarikat

yapıları ile basın toplantısı yaparak açıkladıkları “Türk Eğitim Sistemi ve Zorunlu Eğitimin Yansımaları”
Çalıştay raporu zorunlu eğitim tartışması ile ne amaçlandığını açıkça ortaya koyuyor.
Çalıştay raporuna bakmak lazım;
• İlk adım eğitimi kamusal hak olmaktan çıkarmak.
• Zorunlu tek tip eğitim devletin masraflarının artmasına neden olmaktadır. Devletin eğitim
masraflarını azaltmak gerekiyor.
• Diplomaya dayalı eğitim anlayışının hükmünü ve değerini yitirdi. Eğitim, daha kısa süreli eğitimler
şeklinde yapılandırılmalıdır.
• Zorunlu eğitim, eğitimi okulların duvarları arasında hapsetmektedir.
• Zorunlu eğitim kaldırılmadıkça “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” (TYMM) ile ortaya konan vizyon
zayıf, etkisiz kalacaktır.
• 4 + 4 + 4 olarak tarif edilen eğitim sisteminin “öncelikle” üçüncü 4 yıllık kısmı zorunlu olmaktan bir
an önce çıkartılmalıdır.
• Zorunlu eğitimin süresinin esnetilmesi hatta ilkokul dışı diğer kademelerde zorunluluğun
kaldırılması için gereken adımlar atılmalıdır.
• Ev okulu ailelerin çocuklarının eğitimini üstlenebilecekleri bir seçenektir.
Görüldüğü gibi eğitimde sanayi emrinde akademik eğitimden adım adım uzaklaşıyoruz.
Kaynaklar: 1-Mustafa Kömüş Birgün Gazetesi : 04.10.2024
İbrahim AYAN